3.Bölüm

4.9K 472 41
                                    

Medya Melek Mosso/ Tükettim. Öneri için çok teşekkür ederim _Kamilyaaaa_

Herkese iyi okumalar canolar. Biliyorum yorumlara çok dönemiyorum kusuruma bakmayın ne olur ama hepsini okuduğumu bilin. Hepinizi seviyore

******* 

İki gün adından Oğuz, Tuncay'ın kız hakkında öğrendiği tüm bilgileri dinledi, aklındakiler artık tam anlamıyla oturuyordu yerine. Annesinin dediklerini yapmaktan başka çaresi yoktu istemese bile. Evet bu kızla muhakkak evlenmeliydi hem de hemen. Özellikle kızın üvey annesinin paragöz olması en büyük avantajı olacaktı ama emindi genç adam, yapacağı evlilik teklifini kızın da düşünmeden kabul edeceğine.

Cep telefonunu çıkardı, ustabaşı Murat'ı arayıp, kızı odasına göndermesini istedi. "Tuncay, sen çık dışarı. Sekretere de söyle Damla gelince, gelsin ne içeceğimiz sorsun. Azıcık pohpohlayalım bakalım anası gibi mi kızıda."

"Peki efendim." Tuncay kızı daha önceleri görmüştü ama silik bir tipi olduğundan hiç dikkat etmemişti ona. Oğuz'un neden bu kıza kafayı taktığını anlayamıyordu çünkü adam hep en güzelleri alırdı yatağına. Oysa şimdi ısrarla bu kızı istiyordu ama neden? Kendisinin merak ettiği soruları birkaç kişi daha merak ediyordu ve haber vermek onun asıl göreviydi...

***

Damla tuvalete girer girmez yüzüne çarptığı soğuk su ile rahatladı. Geçmiyordu acısı, geçmiyordu annesinin vurduğu yerlerde ki morluklar. Tuvalete girip klozetin kapağını kapadı, üzerine oturdu. Yaz vakti giydiği uzun kollu elbisenin yakasını açıp omzunu oynatarak kontrol etti usulca. En küçük harekette bile sızlıyordu ama neyse ki dayanılmayacak kadar kötü değildi. Yine de sol kolunu çok kullanmasa iyi olacak gibiydi.

Doğum günün olduğu akşam başlayan eziyet, son sürat devam ediyordu günlerdir. Nedeni tamda Dilek'in söylediği gibi, evin tapusunu Ferda Özdil'e devir ettiğini beyan eden kâğıdı imzalamamasıydı. Sırtı da acıyordu ama omzunun acısı kadar şiddetli değildi, çünkü üzerine gelen darbelerden kaçınmaya çalışırken ikinci katın merdivenlerinden düşerken, en çok sol omuzu darbe almıştı bu şiddetten.

Üzerini düzeltip dışarı çıktıktan sonra kapatıcı ile elmacık kemiğine dağılmaya başlayan morluğunu kapattı. Biraz rimel, biraz allık ve şeftali rengi ruj. Tamam neredeyse yüzünde ki bütün morluklar belli olmuyordu. Bir de ağrı kesici aldı, eh bu gün idare edebilirdi artık. Akşam da Dilek'in anne-babası ile konuşup bir yol arayacaktı yoksa çok yakında bu kadın onu öldürürdü bir ev uğruna. Beline kadar inen siyah saçlarını yandan ördü ama sağdan soldan ince tutamlar çıkardı ki kapatamadığı morlukları gizlesin.

İşinin başına döndüğünde ustabaşı Murat "Damla, patron seni çağırıyor" dediğinde bir korku düştü küçücük yüreğine. "Niye? Ben işimi aksatmadım ki Murat ağabey! Yoksa zam mı kapıda." Korkularını yalancı gülüşlerinin ardına saklıyordu her zaman yaptığı gibi bir kez daha.

"Hıı maşına zam, işine son diyecek, hadi oradan geveze." Damla kesilen ağrılarının da rehaveti ile gülümseyerek arkasını dönmüştü ki Murat "Esat bey değil, en büyük patron çağırdı ona göre" diyince içinde ki tereddüt bir miktar daha büyüdü, çünkü birkaç gündür kendisini izlediğini fark ettiği adamın bakışlarından pek hazzetmiyordu. Adımları tereddütlü, aklından geçenler korkuluydu bu yüzden. Ya sarkıntılık ederse? İşsiz kalmak istemiyordu ama böylesi bir iğrençliğe de sessiz kalmazdı asla.

Aslında bu fabrikada asla böyle bir şey başına gelmemişti, bu yüzden adamın bakışları, tavırları gözüne çarpıyordu bu kadar. Hatta daha dün Seher "Damla, bu adam sana âşık bence. Kızım o kadar süslendim ama bana değil sana bakıyor bu. Hayır anlamıyorum ben senden daha güzelim ama..." dediğinde kendisi de katılmıştı arkadaşının sözlerine.

Afran Damlası (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin