24.Bölüm

4.2K 389 97
                                    


24.bölüm

Damla merdivenlerden inerken alazlanan öfkesinden alıyordu tüm gücünü. Adamın bu yapmayı kafaya koyduğu şeyin, tecavüz etmekten hiçbir farkı yoktu kadına göre. Dün sözünü dinlemediği için değildi verilen bu ceza, emindi Damla tek suçunun yeni edindiği soyadı olduğundan. Bu güne kadar çok fazla yanmıştı canı, ne kadar başta dirense de sonunda dayanamayıp pes etmesinden mi almıştı adam böylesi iğrenç bir cesareti?

Salona indiğinde Afran'ın ayaklarının dibine savurdu dokunmaktan bile iğrendiği kumaş parçasını. "Allah belanı versin aşağılık pislik!!! Bunu giymeyeceğim! Asla giymem ben bunları anladın mı?!"

Afran ayaklarının ucuna fırlatılan elbiseye ikinci bir bakış atmadan üzerine bastı geçti ve kızın koluna saplar gibi sardı parmaklarını kendine çekmek için küçük öfkeli bedeni. İstiyordu ki Oğuz'a olan nefretini gözlerinden, kadının gözlerine nakşedebilsin. "Sakın kadın, sakın bana salak saçma cesaret gösterileri yapma şimdi, yoksa canını çok fena yakarım. Şimdi o siktiğim elbiseyi adam gibi giyip gel."

Hislerinin değişmeye başlamasından nefret eden adam, buna sebep olan kadının çok yakınında olmasından dahi etkilenmiyor, aksine bu bilinmezleri ona verdiği için kızıyordu kadına. O ara gözleri kayan kadının düşer gibi olduğunu fark etti genç adam ve bu kez incecik beli sardı. Damla'nın solan minicik yüzü, kayan gözleri ile ilk tereddüdü yaşayan Afran, iyi yapıp yapmadığını tartışmaya başladı içinden. Kadın daha birkaç hafta önce çok kötü şeyler yaşamış annesinin mezarını ziyaretinden beri toparlanamamıştı bile.

Lakin "Giymeyeceğim, ne istersen yap umurumda değil. İstersen öldür ama o elbiseyle kapıdan dışarı bile çıkmam." diye, güçsüzce konuşan kadınla öfkesi yeniden katbekat artarak geri dönmüştü. Kollarındaki küçük bedeni savurur gibi bıraktığında yere kapaklanan kadının ne kadar kötü bir halde olduğu umurunda değildi doğrusu. Ya da olmamalıydı.

Simsiyah saçlara doladı bu kez uzun parmaklarını ve Damla'nın başını, gözlerini görebileceği kadar çekti geriye. "O elbiseyi giyecek, Hacer'in seni bu elbiseye göre hazırlamasını izin vereceksin. Tam bir saat sonra şu kapıdan kendi başına çıkacak, arabaya bineceksin."

"Ha...yır, ya... yapmayaca..." Damla, daha sözlerini bitirmeden yüzüne çarpan şiddetli sözlerle titremesi çoğalırken, diğer yandan bayılmamak için kendine hâkim olmaya çalışıyordu. "Sen dediğimi yapmayacaksın ya Damla, Hacer geldiği bataklığa yeniden döner o zaman. Hatta seni de onunla birlikte göndereyim, en güzeli bu olur ha, ne dersin?!"

"HAYIIIR! Beyim kurban olayım etme eyleme! Ben yapamam, dayanamam bir daha aynı şeyleri yaşamaya." Hacer duydukları ile boğazına dolanan korku urganının ilmiğini, adamın gözlerinde ki kararlı bakışlarla daha da sıkılaştığını, nefes alamadığını hissetti. Gerçekten bir zamanlar minnetle bağlı olduğu adam bu muydu? Ya dediğini gerçekten yapar ve yeniden o kâbus gibi hayata dönerse ne yapardı Hacer? Kendisini kolayca o bataktan çıkardığına göre kolayca da yeniden atabilirdi.

Bunu engellemek için yerde ki kadının yanına eğilip kaldırmaya çalıştı tükenmiş bedeni. "Damla kalk, Allah aşkına kalk hadi." Ne derse desin genç kadının yerde kalkmadığını görünce bu kez yeniden adama döndü ve "Beyim az daha zaman ver, ben onu hazırlarım. Ne olur beyim!" diye bu kez ona yöneldi ama tavizsizdi ne yazık ki gözlerinin yeşili bile kararmış adam...

Damla zorlukla çıktığı odasında, yatağına oturmuş halde, önünde diz çökerek ağlayan kadına bakıyordu çaresizce. Yarım saattir Hacer'in dediği aynı sözleri duyuyor ama o elbiseyi ve adamın dediği diğer şeyleri yapmayı reddediyordu hâlâ. "Damla sen şimdi bir adamın koynuna girmeyi bile eziyet olarak görüyorsun ama o dediğini yaparsa seni de beni de günde en az on adamın altına atarlar! Allah aşkına bir elbise giyeceksin diye orospu olmazsın Damla!"

Afran Damlası (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin