35.Bölüm

3.7K 342 37
                                    

35.bölüm

Ertesi sabah Afran kurulan masada ki üç servise baktı ve anladı kardeşinin inatla Betül Köksal'ı kendisine kabul ettirme çabalarına devam ettiğini. Kardeşinin azmine hayran kaldı Afran ama her iki kardeşinin de onun zekâsını küçümsemesine bozuldu bir kez daha.

Kız ise elinde tepsi ile gelerek masanın yanında bekliyor, gözlerini Emrah'tan çekmiyordu. Sanki bir isteği vardı ve bunun için Emrah'a gözleri ile baskı kuruyordu. "Ne bekliyorsun sen? İşin bittiyse defol!" Adamın sesinde ki o katıksız otorite Betül'ü bir kez daha korkuya sevk ettiğinde kaçıp gitmek istedi, genç kız. Ne var ki kendisi için çok önemli olan bu konuda olabildiğince yakın olmak istiyordu zalimliği gözlerinden taşan adama.

"Ağabey, senden bir şey rica edeceğim." Afran'ın gözleri, kardeşine dönerken kısıldı ama bu öfkeli bir kısılma değil, aksine kahkahasını saklama isteğiyle mücadele sinyaliydi. Konuşmadan başı ile onaylayarak önünde ki tabağa yöneldi ve küçük kardeşinin ne yumurtlayacağını dinlemeye koyuldu. Doğrusu çok merak ediyordu ama belli etmemek adına her hareketi hesaplıydı adamın.

"Betül izin verirsen üniversiteye devam etsin, ona söz verdim ağabey." Kardeşi tam bir ahmaktı çünkü o kızın derdi okumak değildi kesinlikle. Soykamerlerden kurtulacak bir yol arıyordu Köksalların kızı ama âşık kardeşi bunu görmeyecek kadar kördü anlaşılan.

"Emrah dün ne söyleyeceksem söyledim zaten, uzatma." Dinlemeye niyeti olmadığını anladığı kardeşinin gözlerine tek bir emirle baktı adam. O emir 'SUS!!!' diye bağırıyordu sanki. "Ha unutmadan, bu gün anneme gidiyorum, söyle o kıza hazırlansın, o da gelecek bizimle, sen de."

"Ağabey ama..."

"Yeter lan! Karıyı koynuna aldın erkekliğin mi depreşti it! Her sözüme muhalefet olmak ne demek Emrah? Canımı sıkma oğlum yoksa gelirken seni ve o küçük orospuyu..."

Emrah kapıda gözleri dolu dolu olan kızla"AĞABEY!" diye bağırdı babasından sonra saydığı tek adama.

"Ne oldu, küçük oyuncağına orospu dedim diye mi alındın? Neyin hesabındasın Emrah bir anlasam." Afran kendi sınırlarını aşan bir sabırla ama sesinde ki otoriteyi de esirgemeden devam etti konuşmaya. "O çok kıymet verdiğimiz, uğruna neredeyse Damla'yı çekip vuracağın intikamın nerede kardeşim?"

Emrah bu soruyla kararsız bakışlarını çevirdi kumral saçların arasında ki yorgun yüze. "Betül mutfağa geç" derken söyleyeceklerini kimse gibi o da duysun istemiyordu Emrah. Giden kızla derin bir soluk çekti içine genç adam. "Haklısın ağabey, Köksallardan almak için delirdiğim bir intikam var ama ben o intikamı yıllar önce Betül'den aldım zaten. Şimdi aşk vaktim ağabey, izin ver kurban olayım."

"Ne demek lan o?"

"İki yıl önce Betül benim sevgilimdi, kimse bizi bilmiyordu. Ben yirmi dört yaşındaydım, Betül on altı. Onu kendime âşık etmem hiçte zor olmadı, masal gibi geliyordu ona her söylediğim. İki düşman ailenin âşık çocuklarıydık Betül'e anlattığım masalda." Afran duyduklarının doğruluğunu teyit etmek ister gibi bakıyordu kardeşine.

"Sonra da kandırdım onu. Benim olduğu gün terk ettim, üstelik zorlamıştım da 'benimle birlikte olmazsa ayrılacağımı' söyleyerek. Sonra ise gittim ağabey, sebebini söylediğimde yıkıldı. Hoş ben demesem bile anlamıştı her şeyi. Nerede görsem onu, gözlerinde görüyordum acısını. Bu yüzdendi benden kaçışları, bu yüzdendi herkese karşı olan öfkem. Çünkü onu terk ederken de seviyordum, hâlâ da seviyorum ağabey. Kurban olayım izin ver, o artık bedel ödemesin."

"Ne yaptın lan sen it. On altı yaşında bir çocuğu kandırdın öyle mi? Utanmadın mı Emrah, nasıl yaparsın böyle bir şeyi?"

"Öfkeliydim ağabey! Sen beklememizi söylediğin için bekliyordum ama ümidimin kırıldığı bir delilik anı ile yaptığım plana uydum işte."

Afran Damlası (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin