14.Bölüm

4K 385 29
                                    


Tüm düşünceleri bir emirle sekteye uğradığında canının acısı katmerlendi adeta genç kadının. "Sen odana git Damla, ben paketleri alıp geliyorum. Odan nasıl bir görelim..."

Damla aslında adamın ne demek istediğini açıkça anlamıştı tıpkı diğerleri gibi. Pınarlarını zorlayarak çıkmak için direnen gözyaşlarına izin vererek koşturdu en alt kata. Burası temizdi genç kadına göre ama şimdi adamın varlığı ile kirlenecekti bir kez daha dünyası.

Odanın kapısını kapatıp titreyen elleri ile eteğine yapıştı sımsıkı, aldığı soluklar yetmiyordu sanki bedenine, kalbi acı biçilen bir orakla parçalanıyordu adeta. Kaybediyordu Damla elinde ne varsa tek tek. Önce tertemiz aşkı parçalanmıştı o adamın demirden pençelerinde, ardından sırayı onuru, gururu almıştı. Şimdi ne istiyordu peki, hayatından geriye kalan birkaç nefesi mi?

Aklına gelen fikirle odanın kapısını açtı hızlıca ve hemen yanda ki yardımcıların kullandığı ortak banyoya girip soyundu kapıyı kilitler kilitlemez. Evet evet uzun bir duş hem düşüncelerini toparlamasına yardımcı olurdu, hem de hırpalanan bedenine. O adamda bu bekleyişten sıkılıp giderse de kendi bilirdi değil mi? Çocukçaydı bu kaçış planı belki ve hatta geçici ama çok yeniydi ruhunun yaşadığı o hakaret dolu sözleri işitmenin verdiği acı. Ve birkaç hafta öncesinin anıları ile gerildi, kasıkları acıyla zonkladı sanki yeniden.

Duşakabinin içine girdiğinde sıcak suyu açıp bedeninden aşağı akmasını izledi. Nazlı nazlı göğüslerinin arasından salınan berrak, neredeyse kaynar su ile gerçekten rahatladığını hissediyordu Damla. Arkasını döndüğünde duş başlığına, omuzlarına çarpan damlalar sanki masaj yapar gibiydi değdiği yerlere. Kaldı öylece neredeyse mayıştığını hissedinceye kadar. Ne kadar zamandır banyoda saklandığını bilmiyordu ama bacakları yorulduğunda oturacak bir tabure bakındı çevresinde. Göremeyince oflayarak şampuana uzandı.

Aklına gelenlerle tereddüt etmedi değil hani. Ya bu şampuan kızlardan birine aitse –ki öyleydi de muhtemelen-? Veya sabun? Kendisinin temizlik malzemeleri yoktu, ne yazık ki bunları kullanmak zoruna gitse de mecburdu. Yeşil sabunu saçlarına sürerek köpürttükten sonra yavaşça arındırdı siyah saçlarını. Yeniden şampuana döndüğünde tereddütlü gözleri, pes ederek nohut kadar döktü avucuna. Su ile çoğaltarak saçlarına masaj yapar gibi dokunduğunda gülümsedi ve ardından yeniden durulandığında derin derin banyoya yayılan çiçek kokusunu çekti içine. En son çıktı duşakabinden ama yüreği odasına gitmeye korkuyordu hâlâ.

Gerçi adam gitmemiş olsa banyoya gelir, kilitlediği kapıyı kırar yine de girerdi içeri. Öyle bir hadise olmadığına göre, emindi adamın gittiğinden. Bu plan şimdilik işe yaramıştı ama bir daha ki sefer ne yapacaktı?

Buğulu aynayı elleriyle sildiğinde kendini gördü Damla ve ilk şok dalgası çarptı ruhuna. Haftalardır ne bir aynaya dönmüştü gözleri, ne de kendisini gösterebilecek her hangi bir cama, çünkü korkuyordu göreceklerinden. Ne yazıktır ki haklı bir çekingenlikti yaşadığı ikilem. Zira oval aynanın yansıttığı aksinde gördükleri ile gözleri dolu dolu oldu.

Gözlerinin altı halka halka simsiyah, tıpkı bir eroinman gibi ruhsuzdu bakışları. Alt dudağında dünden kalma kabuk bağlamış mercimek büyüklüğünde bir yara ve ona eşlik eden kızıllıklar, mordan sarıya dönen renkler. Teni normalde bu kadar beyaz bile değildi genç kadının ama solmuş bir çiçekten farksızdı şimdi.

Aynanın aksinden kendisine bakan tükenmiş kadın kimdi sahi? Akıp giden bir damlayı takip etti gözbebekleri, sonra bir diğerini ve bir diğeri. Oysa sanıyordu ki bitmişti artık gözyaşları, ama bir kez daha yanılmıştı küçük kadın, tıpkı aşkta da yanıldığı gibi. Neden bu kadar aptaldı ki? Neden birkaç gündür tanıdığı bir adama aşık olacak kadar toydu kalbi?! Neden ona yol gösterecek bir annesi yoktu? Tüm suç belki de annesindeydi.

Afran Damlası (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin