15.Bölüm

4.5K 397 49
                                    


Derin birkaç soluğun ardından gözlerini kapadı, uzun kirpiklerinin arasından birkaç yaşın süzülmesine izin verdi. Bu kendisine yapabileceği en büyük kötülüktü belki ama değmez miydi? Annesinin toprağına sarılabilmesi için feda edemez miydi gururundan geriye kalan bir parça külü?

"Ben varım" dedi açılan gözkapaklarıyla aynı anda. İşte kendi idamını kabullenmişti şimdi Damla pişmanlığın kavuran yangını eşliğinde.

Afran duyduğunu doğru anlayıp anlamadığını sorgularken neredeyse sandalyeden düşecekti. Son anda toparladığı dengesi ile öne doğru eğildi masada. "Ne dedin sen?" Beklediği bu değildi kesinlikle ama heyecanından nefret etti. Bu küçük kadını arzulaması bir nevi kendine hakaret gibi geliyordu adama.

"Ben varım" diye ikrar eden kızla ayaklandı. Hırsla üzerine yürüdüğü kızın incecik omuzlarını tutup sarmaya başladı. Kendine öfkesi, kadına öfkesi, kadere öfkesi şimdi yine masum hedefini bulmuştu. "İstesem zaten alırdım seni aptal! Sana neden dokunmadım bir düşün istersen? Sen benim yatağıma layık mısın?! Sen benim tenime layık mısın?! Sen benim... sen benim!" sonu gelmeyen sözlerine lanet ederken iteklediği kadının geriye doğru düşüşünü izledi zalimce.

O kapkara gözlerin içinde bir titreyiş hasıl olduğunda dişlerini kenetledi Afran. Ayağa kalkamayan nazenin bedeni kolundan tutup kaldırdı. Şimdi kadının bedeninin bile titrediğini hissedebiliyordu. Kısa bir an bedenine yaslı kadınsı hatların dokunuşu ile derince yutkundu. An meselesiydi yenilgi ve ilk defa yenilginin lezzetini bu sımsıkı kenetli dudaklardan bile isteye almanın nasıl bir his olduğunu öğrenmek istiyordu. Yine de ket vurdu her bir hücresine, kapıya doğru sürüklediği meleği dışarı attı. "Defol gözüm görmesin seni bir daha!" diye haykırırken neredeyse düşecek olan kadına uzanmak istedi pençeleri.

Geri çekti bedenini ve kapadığı kapıya yasladı alnını Afran soluk soluğa. Planı bu değildi, bu değildi ama... Ama onu istiyordu bedeni. Hayır hayır ilk planı en hayırlı olanıydı. Kızın annesinin mezarını bulacak, bunun karşılığında ne pahasına olursa olsun hastanede öğrendiği gerçeği kimseye, hatta kendisine bile söylemesinin önüne geçmiş olacaktı.

Böylesi bir teklif... Yok bunu o kızdan beklemiyordu kesinlikle. Sağ eli delicesine atan yüreğinin üzerine kapandı. Neydi onu bu denli heyecanlandıran. İlk defa bir bakire ile karşı karşıya değildi ki!

Ama o Damla'ydı! Onu buraya getirmek için peşine düştüğünde ölümü göze alıp kendisini arabadan atmaya çalışan Damla! Dokunuşlarından kaçınmak için kendini paralayan Damla! Vahşi bir ata binip kaçmaya çalışan Damla! Aptal ama bir o kadar da sözleri ile adamı büyüleyen.

Tutsağı olan Damla!

Esir Kadın...

************

Damla az önce kollarında hissettiği acının yerinde şimdi şefkatli dokunuşlar hissediyor ama tepki veremiyordu. Yanında mırıltılı bir ses işitse de anlamıyordu sözleri. Hata mı yapmıştı, neden adam bu kadar öfkelenmişti? En başından beri insanları inandırdığı şey bu değil miydi?

Hem Damla emindi adamın teklifinin de bu olacağına; o söylemeden kendi iradesi ile verdiği bu kararı söyleyivermişti. Yoksa adam buna mı kızmıştı? Nedense işin aslının böyle olmadığını fısıldıyordu içinde ki ses.

"Ne oldu kızım, neden kızdı sana Afran bey oğlum? Bir yerin acıyor mu?" Bir yeri? Bir değil bir çok yeri acıyordu Damla'nın hem de bu çiftliğe geldiği ilk günden beri. Şimdi bir kez daha annesinin kaybetmenin acısı çöreklenmişti yüreğine. Oysa sabahı zor etmiş, annesine gideceği günün hayali ile zor bela dalmıştı uykuya.

Afran Damlası (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin