64.Bölüm

1.6K 149 33
                                    

Çınar nefretle baktı annesi ve ağabeyine bir kez daha. Damla'nın yanından geldiği günden beri kavgalıydı ailesiyle. O kızı tanımıştı ve onu orada bir zalimle tek başına bırakmak canını yakıyordu genç adamın.

"Yaptığınız haksızlık değil ağabey, yaptığımız hırsızlık. Sen bu serveti, bu çiftliği o kızın mirası sayesinde yaptın ama şimdi umursamıyorsun bile!"

"Belki başta haklısın kardeşim ama ben gecemi gündüzüme kattım bu çiftlik uğruna. Hem Damla'nın nesi var nesi yoksa zaten ona vereceğim en kısa zamanda. Sonrası da beni ilgilendirmez!"

"Ne demek seni ilgilendirmez ağabey. O kızın paradan çok bize ihtiyacı var, bizden başka ailesi..."

"Biz onun ailesi değiliz Çınar! Sana gitme dedim gittin beni dinlemeyip, ama bundan sonra dinleyeceksin. O kız bizim hiçbir şeyimiz değil." Çınar bu kez annesinin çakır rengi soğuk gözlerine baktı inanmazca. "Sen bari yapma anne, senin de bir kızın var. Ya Damlanın yerinde Gülnihal olsaydı."

Gülten Hanım içindeki buruklukla indirdi gözlerini yere. Biliyordu o kızın hiçbir suçu olmadığını. Yine de sevdiği adamın kardeşi, Damla'nın annesi Gülnihal'i olanlardan sorumlu tutmadan edemiyordu.

Eğer Gülnihal, Rıfat denen o pisliğin oyununa gelmeseydi, Mehmet'le bir yuva kurabilirlerdi. O adamın oynadığı oyunlar yüzünden ayrılmak zorunda kalmaları hâlâ acıtıyordu kadının canını. Öfkesini geriye kalan çocuklarından çıkarmak doğru gelmese de Gülten hanıma, yapmıştı ve yapmaya da devam ediyordu ne yazık ki.

"Çağrı oğlum, ne yapman gerekiyorsa yap ve o kızın mallarını iade et en kısa zamanda. Yalnız sakın ha aramızda bu güne kadar olmayan bağı kurmaya çalışmayın. Ben onun annesi babası yüzünden sevdiğim adamın soyadını alamadım, siz de öyle. Sağkul ailesini yok eden adamın kızına bu bile fazla bence ama büyükbabanızın ve babanızın vasiyetini yerine getirin."

Çınar şimdilik sessiz kalmaya karar verdi zira bu bile bir gelişme sayılırdı. Şimdilik Damla'nın olanları geri verecekti, sonra ise onlar ne derse desin onu Afran denen canavardan kurtarmanın bir yolunu bulacaktı. Zira babası ölmeden önce bir vasiyet daha vermişti çocuklarına.

"Kız kardeşimin emanetine sahip çıkın." Ve Çınar geç kalmış olsa da yerine getirecekti bu görevi. Lakin öncelikle yanına birkaç yandaş daha bulmalıydı ki eli güçlensin. Dahası Afran belasını da ailesine bulaştırmayacak bir yolda bulmalıydı ama ne...?

***************

Ne olduğunu anlayamadığı bir hızla Afran'ın da çizmenin peşinden göle atladığını gören Damla "Afraaannn!!!" diye telaşlı bir çığlık attı. Neyse ki suyun duruluğu sayesinde görüyordu adamı ama neden atlamıştı ki eski bir çizmenin peşinden?

Telaşla Afran'ın suyun yüzüne çıkmasını bekleyen Damla'nın gözlerinden birbiri ardında dökülen yaşlar gölün suyuna karışıyordu dakikalardır. Hiçbir anlam veremiyordu neler olduğuna dair. "Afran ne olur çık artık, çık!" Her haykırışının ardından yüreği titriyordu korkuyla.

Adam delirmiş miydi yoksa? Neden çıkmıyordu hâlâ. "Afran korkuyorum ne olur çık çık!" derken suyun içinde bir şeyler arayan adamı rahatça görebiliyordu genç kadın. Sonunda suyun yüzüne ulaştığında Afran, sandala çıkmadı. Sadece kollarını dayadı ve gülümseyerek baktı ağlayan kadının gözlerine.

Damla birkaç yumruk indirdiğinde genç adamın kalın kollarına, gülümsemesinden hiç ödün vermiyordu Afran "Delirdin mi sen, delirdin mi ha!? Aklım çıkıyordu az daha manyak! Hemen çık şu sudan." Serinlik üşütmüştü galiba adamı çünkü çenesi titriyordu. Yine de inatla göğsünden aşağısı buz gibi suyun içindeydi ve çıkmıyordu yukarı.

Afran Damlası (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin