Umarım beğenirsiniz
Keyifli okumalar
🗝️
Kızılbağlar'ın ikinci yerindeyiz. Yeni birisini getirdiler, farklı birşeyler oluyor. Sessiz ve dikkatli olun.
Mert abinin sabah bahsettiği yere gidiyorduk. İkinci yerlerine. Kan ve çığlıklarla harmanlanmış yere. Kendimi herşeye hazırlamam gerekiyordu. Ne göreceğimi veya ne öğreneceğimi bilmiyordum ama her tahminimde gördüğüm rüya gözümün önüne geliyordu. Sanırım öğrenmem uzun sürmeyecekti.
Fatih'in tarifiyle giderken arabadan çıt çıkmıyordu. Fatih bile bu sessizliği bozmaktan ürker gibi davranıp fısıldar gibi bir sesle yapıyordu yol tarifini. Şuanda Emir'in okulundan konuşmayı isterdim, kafam dağılsın diye konu açmak isterdim ama yapamıyorum bir şey. Ağzıma kilit vurulmuş gibiydi. Arabada fazla gergin bir sessizlik hüküm sürüyordu. Emir'in de şarkı açası gelmemişti sanırım.
Bu olayların arasından kimseye yük olmamak için yaşına rağmen fazlasıyla soğukkanlı davranmaya çalışmasının yanı sıra bundan yorulduğu da yüzünden okunuyordu. Şuanda da numara yapıp neşeli bir havaya bürünmemesinin sebebi de bu yorgunluğu olduğunu tahmin ettim. Ayrıca da bunu birden fazla kez yapıp, belki de tehlikelere girdiğini bildiğim için hissettiği birazcık gerginliği de sırf benim yüzümden yaşadığı tahminlerimin arasında. Sonuçta ben hepsine zıt olarak ilk kez o yere gidip bu işin aslını öğrenecektim. Belki de vereceğim tepkiden, korkmamdan korkuyor, geriliyorlardı.
Biliyorum ki eğer birden bire artık korktuğumu ve bu işte olmak istemediğimi söylesem hepsi üzülür, ama kimse itiraz etmezdi. Zaten her ne kadar bunu babam istemiş bile olsa kendilerini sorumluluklarından dolayı biraz suçlu hissettikleri gözümden kaçmıyor. Ben ise babamın vasiyeti bir yana, böyle bir işte onları yalnız bırakmayı herhangi bir ihtimal olarak görmüyorum bile. Yanımda olan tek kişiler, babamdan sonra bana en çok değer veren, benim de kardeşim olarak baktıklarımı bu işte tek bırakmak, onlara sırt çevirmek düşüncesi bile kaşlarımı çatmamı sağlıyordu.
Kırmızı ışıkta durduğumda üstümdeki ceketi çıkartıp arka koltuğa bıraktım. Şuanda terlememin birçok sebebini sayabilirim ama en baskın olanı korku olabilir. Göreceklerimden, olacaklardan, birisine bir zarar gelmesinden öyle korkuyordum ki. Gümüş ailesi ile bir kısır döngüye girmiştik. Onlar, bana zarar gelecek diye korkup sorun yok numarası yapıyorlardı. Ben de aynı korkuyu onlara karşı besleyip sanki Kızılbağ tarikatından korkuyor gibi numara yapıyorum.
Yeşil ışıkla beraber devam ettik. Yavaş yavaş şehirden uzaklaşırken etraf ıssızlaşmaya başlamıştı. Dakika başı gördüğümüz araba ve konut sayıları azalarak yeşillik alanın çoğalması direksiyonu daha da sıkı kavramamı sağlıyordu. Ben iyice gerilirken yolun kenarındaki benzin istasyonunu görmemizle uzun aradan sonra Emir'in sesini duydum. Öne eğilip koltukların arasından çıkarttığı kafasıyla sakince konuştu. "Abla iki dakka lavaboya girmem lazım."
Ona kafamı sallayıp istasyona girdim. Daha da gideceğimizi tahmin ederek görevliden depoyu fullemesini istedim. Ne olur ne olmaz diye yedek bidon almayı düşündüm ama zaten bagajda bir tane olduğu aklıma geldi. Her zaman her şeye hazırlıklı olmazsam stresten aklımı yitirmem yüksek bir ihtimal. Emir lavaboya gidene kadar onu gözlerimle takip edip hissettiğim sıkıntıyla Fatih'e döndüm. Yola çıktığımızdan beri dikiz aynasından Emir'e bakarken düşündüğüm şeyi dile getirdim.
"Fatih? Tamam alıştı falan da Emir'in gelmesi ne kadar doğru?"
Fatih bakışlarını camdan çekip bana döndü. Benim düşündüklerimi o da düşünüyormuş gibi bir süre benim sıkıntımı yaşasa da derin bir nefes aldı. "Bu işe başlarken hepimiz onun yaşındaydık, abim biraz daha büyüktü ama çocuktuk en nihayetinde. Emir bizden farklı olarak resmen bunların içinde büyüdü." Emir'in az önce girdiği markete baktı ve dudağının kenarı babacan bir şekilde kıvrıldı. "Senin sandığından, bizim emin olduğumuzdan daha güçlü o."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüşler Ve Altın
General FictionZamanın iki ünlü doktoru insanların beyinlerini yıkamayı kolaylaştıran bir serum yapsalar ne olurdu? İnsanların beyinlerini yıkamak isteyen bir tarikat da tek endişeleri olan bu serumun peşine düşse? Peki ya o doktorlar yıllar önce serumu kendi çoc...