Yeni bölüme hoş geldiniz olmayan okurlarım. İnşallah bir gün bu paragrafa cevap veren okurlarda görürüm. Belki her hafta heyecanla bölüm bekleyen falan olur, kim bilir.
Neyse, bu bölümde bizi neler beklediginden benim de haberim yok. Şuan da çok sıkıcı bir mekanda olduğum için başladım öyle yazmaya. Allah ne verdiyse okuyacaz. Sizin kadar bende meraklıyım.
Umarım beğenirsiniz, bu arada eğer aramızda hikaye yazan varsa belki konuları ile birlikte buraya yazarsa okuyucu kazanabilir.
Her şey gönlünüzce olsun, keyifli okumalar dilerim.
🗝️
Bir kez daha burnumu çekerek şu inatçı sümüklerimi geri yollamaya çalıştım. Bıktım artık bunlarla uğraşmaktan. Gözyaşı bile bir ara tükeniyor, nefes almana müsade edip sonra bastırıyor. Sümüksün sen ya, bi sal beni artık. Artık neredeyse kuru yeri kalmayan peçetemi tekrar burnuma götürüp sildim. Adam akıllı sümküremediğim için boğuluyor gibi hissetsem de ses çıkartmayı göze almadan buna katlandım. Gözyaşlarımı kazağımın koluyla halledebildiğim için peçetemi ziyan etmedim. Keşke rulo alsaydım yanıma.
Rafların arasında kendimi sıkarak hıçkırıklarımı yutmaya çalıştım. Elimde kamuflaj olarak tuttuğum ve adını bile bilmediğim kitabı kapatarak yelpaze niyetiyle kendime hava verdim. Sadece sakinleşmem gerekiyor. Çok saçma. Çok çok çok saçma. Neden böyle olmuştu ki? Sırf babamdan izin alıp dışarı çıkamıyorum diye, babam beni korumak için nedenini bilmediğim bir çaba sarf ediyor diye insan sevgisinden vazgeçer mi?
Ben çıkmak istemiştim. Neredeyse yalvarmıştım babama. Bende istedim izin alıp çıkabilmeyi, yalan değil bu gerçekten çok istedim ama babam olmaz dedi. Sırf ona vicdan azabı çektirmek için nefret ettiğimi bile bağırıp odama kaçtım kaç defa. Neyden koruduğunu bile bilmiyor, bu temkinlerinin ne için olduğundan bir haber şekilde sadece onun istediği gibi yaşıyordum. Kaçmaya çalışsam da yakalanıp daha sıkı önlemler alıyordu. Bir keresinde yine kaçmayı başardığımda "sen çıkabiliyorsan başkaları da girebilir" dediğini duymuştum. "Kim?" Dediğimde ise dememesi gereken bir şey demiş gibi bir süre durmuş, sonra da benden kaçar gibi savruk bir cevap verip uzaklaşıp önlemleri arttırmıştı.
Elimde olmayan bir şey için beni suçlaması ve bunun için bir daha benimle görüşmek istemediğini söylemesi ne kadar adil? Üstelik ben ayda bir kez bile zar zor çıkarken onda da yanına gelmeye çalışırken.
Biliyorum. Hep böyle olacak biliyorum. Babamın beni koruduğu hayali tehlikeler her zaman etrafta olacak ve bende kuledeki prenses olarak yaşamımı sürdürüp o şekilde öleceğim. Bir arkadaşım bile olmayacak belki. Birisiyle alışveriş yapıp dizi film izleyemeyecek, televizyonda şahit olduğum arkadaşlıklar gibi kahkahalarla gülemeyeceğim. Bunların hepsi ise sadece babamın koruma içgüdüleri yüzünden olucak.
Hayatımın hep böyle gidecek olması düşüncesi ile ağlamam şiddetlendi. Ağzımdan saklayamadığım bir hıçkırık firar ettiği gibi elimle ağzımı kapatıp etrafı kontrol ettim. Tuğla kılıklı korumaların babama böyle bir şeyi ispiyonlaması şuanda beni sinirlendirmekten başka bir işe yaramazdı. İçimden sümüklerime beddualar edip tekrar çöpe dönmüş peçetemle sildim. Elimde tuttuğum kitapla yüzümü yellemeye devam edip derin nefesler alırken kendimi sıka sıka kızardığımı hissedebiliyorum.
Yutkundum ve gözlerimi kapattım. Ağzımı hafifçe aralayıp sakince nefesler alarak boğulmaktan kurtulmaya çalışırken sessiz olmaya çalışıyordum. Kendimi arkaya bırakıp sırtımı koyu kahverengi rafa dayadım. Başımı da biraz kaldırıp ahşaba değdirdiğimde bir süre sessizliği dinledim. Küçük bir kitapçıda tek başıma duruyordum. İçeri kendimi attığımda kasada oturan yaşlı bir amca görmüştüm sadece. Birileri varsa bile fazla sessiz oldukları kesin. Titreyen çenemi sıkarak durdurmaya çalıştım ama bu seferde alt dudağım titremeye başladı. Bu beni daha da sinir ederken bu sefer sinirden ağlamaya başladım. Elimde artık çürüyüp dile gelen peçete "sal beni" diye bağırdığında onu da sinirle önümde ki rafa attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüşler Ve Altın
General FictionZamanın iki ünlü doktoru insanların beyinlerini yıkamayı kolaylaştıran bir serum yapsalar ne olurdu? İnsanların beyinlerini yıkamak isteyen bir tarikat da tek endişeleri olan bu serumun peşine düşse? Peki ya o doktorlar yıllar önce serumu kendi çoc...