Hikayenin gidişatını nasıl buluyorsunuz?
Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olur. Keyifli okumalar dilerim.
🗝️
"Yelda. Abicim gel bak seninle tanıştırmak istediğim birileri var burada."
Numara yap Yelda. Kabuslarının gerçek olmasını istermiyorsan numara yap ve inandır onları. Bu sabah çekildiğin karanlığa teslim olmamak için, beyaz odada ki vahşeti yaşamamak için numara yap. Tüm gözler ve dikkatler üzerindeyken ölmemek ve ölümlerine sebep olmamak için numara yap. Korkunun kırmızısı senin üzerine bulaşsın istemiyorsan numara yap.
Kabuslarımın başrolü olan ve her seferinde de bana acı veren o beyaz saçlı adamın kapıda bekleyenlerin arasından çıkmasını bekledim. Kabuslarımı gerçeğe dönüştürmesini, o lanet ettiğim gümüş bıçağını çıkartmasını ve yine kan akıtmasını korkuyla bekledim.
Hâlâ gördüklerimi düşününce, değer verdiklerimin gözümün önünde kanlarının benim yüzümden aktıklarını hatırlayıp gözbebeklerime kadar titriyordum. O kimdi, benden ne istiyordu ve gerçekte var mı yok mu bilmiyorum ama o adamdan deli gibi korktuğumu biliyordum. Uyumaya korkar hale getirmişti beni. Her seferinde de o kişinin gerçek olmaması için dualar edip kendimi inandırmak da karnıma ağrı saplanmasına sebep oluyordu. Sonuçta o bir kabustu dimi? Kabuslar gerçek olmazdı ki.
Merdivenlerde Emir'in yanında durmuş, korku, heyecan, endişe ve diğer kalbime zararı dokunan duyguları aynı anda yaşarken kapıda ki beyazlar içinde bana gülümseyen ürkünç adamlara gülümsemeye çalıştım. Oğlanlar dahil herkesin odak noktası haline gelmemle stres olsam da boğazımdaki yumruyu yutkunarak gidermek için olabildiğince çaba sarf ettim.
Mert abi ve diğerlerinin yüzünde gerçek olduğuna yemin edebileceğim bir gülümseme varken benimkinin biraz daha yapmacık durduğuna emindim. Yüzümü düzeltmeye çalışırken dehşet ifademi şimdilik içime attım ve yapabildiğim en sahici gülümsememi yaptım.
Beni de manipüle ettiler. Bende onlardan biriyim.
Lord fan club. Heşteg Kızılbağlar aşirettir.
Mert abinin beni bekler tavrına ayak uydurup yavaşça merdivenlerden inip yanına gittim. Yüzümde eksik etmediğim ve gerçekçi olması için uğraştığım gülümsemeyle kapıdakilere baktım. En önde ki adamın arkasında aynı beyaz kıyafetlerden giyen iki adam daha vardı.
Üstüm başım dağınıkken normalde böyle birisinin karşısına çıkmazdım ama şuan da görünüşümü dert etmeye mecalim yoktu. Hem etrafımdakilerin de bununla bir sorunu yok gibi görünürken bir şey olmamış gibi kapıdakilere baktım. Arkada duran iki beyazlı kâbusumda beni kollarımdan çekenleri hatırlatıyordu ama gözlerimi hemen onlardan çekip düşünmeme müsade etmedim.
Rüyamda ki beyaz saçlının emir verdiği adamlar da böyle beyaz giyiniyorlardı. Acaba bunlar da... Hayır. Hayır, rüyada ki korkuların gerçek olamaz. Adı üstünde, rüya. Hatta kâbus.
Kafamda kendimi sakinleştirip gözlerimi beyazlılardan çektim ve sokakta yine onların tarafında oldukları belli olanları inceledim. Neden böyle geldiklerini tahmin ederken içim ürperiyor, bizi alacaklarını düşünüp korkumu körüklüyordum. Ama neden alsınlar ki bizi, haberleri yok bizden. Benimle de yarın tanışacaklardı. Evin önündekileri görmemle bunların beyazla ne alıp veremedikleri olduğunu merak ettim.
Vosvosumun önünde, pahalı olduğu belli olan beyaz bir minibüs duruyordu ve onun önünde de biri kadın, biri adam iki kişi ayakta dikilmiş, bu tarafa bakıyorlardı. Kadın, ayak bileğinin biraz üstüne gelen ve kısa kollu olan beyaz bir elbise, beyaz bir ayakkabı giymişken bana attığı tuhaf bakışlarla beni etkisi altına almıştı. Çok dikkatli ve bir şey arar gibi bakıyordu bana. O da gülüyordu ama daha zorla gibiydi. Mesafeden dolayı pek göremesemde yüzündeki gülümsemenin pek inandırıcı olduğu söylenemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüşler Ve Altın
General FictionZamanın iki ünlü doktoru insanların beyinlerini yıkamayı kolaylaştıran bir serum yapsalar ne olurdu? İnsanların beyinlerini yıkamak isteyen bir tarikat da tek endişeleri olan bu serumun peşine düşse? Peki ya o doktorlar yıllar önce serumu kendi çoc...