Şuanda stabil olarak üç dört okuyucum var ve hepsi de oy atıp ellerinden geldiğince yorum yapıyorlar. Çok çok çok teşekkür ederim, umarım her zaman beğenip yorum yapmaya devam edersiniz. <3
Beğenmeniz dileğiyle, keyifli okumalar dilerim...
🗝️
Her insanın istediği mutluluk farklıdır. Tam olarak da bu yüzden 'asıl amaç' dedikleri şey yoktur zaten. Eğer 'mutluluk' denilen şey herkese göre değişiklik gösteriyorsa onun amacı nasıl belirlenebilir ki? İyiliğin içindeki kötülük, kötülüğün içindeki iyilik gibidir hayaller. Sizin kurduğunuz hayallere sahip birisi toz pembesinin yerine kimsenin görmek istemediği o küf yeşili ile uğraştığı için sizin yerinizde olmak ister. Kıskanılan hayatlardaki perde arkasını kimse bilmeden hayalini kurar bu yüzden.
Tıpkı Yelda'nın tek isteğinin kalabalık aile olması gibi.
Tıpkı Fatih'in tek isteğinin Yelda olması gibi.
Yine onu düşünüyordu. Sadece kafasının içinde değil, artık kendisini tamamen ona ait hissettiği için hayalden ziyade kendinden bir parça olarak görüyordu. Altın kız. Böyle sesleniyordu ona. Ölümün kıyısında olsa aklına çehresinin düşmesiyle hayata dönecek gibi hissettiği kız. Kendini saklayarak sürekli onu gören, uzaktan izleyerek tüm hayatı boyunca ihtiyacı olan o arkadaşlığı yaptığı kız. Bazen rüyalarında, bazen hayallerinde, bazen de öylece dururken kulağına sesinin geldiğini hissettiği, kalbinin göğüs kafesinden uçarak çıkmasına sebep olabilecek tek kız.
Kafasını koltuğun arkasına yaslamış onu düşünüyordu. Yine. Dudaklarında her zaman olduğu gibi bir tebessüm vardı. Hiç sevmezdi öyle kahkahalarla gülmeyi, kardeşleri gibi eğlence taraftarı da değildi. Sadece onu düşününce, onun yanında olduğunda yıkılıyordu tüm duvarları. Ondan büyük beş kardeşi, abisi vardı ama çoğundan daha olgundu her zaman. Bu yüzden de kimse yaşına aldanmadan çoğu zaman bu sertliğine bakarak onu şakalarına alet etmekten çekinirdi. Sadece ona çocuklaşıyordu.
Hiç olduğu yaşta göstermemişti Fatih. Her yerde yaşından büyük davranıp bazı abilerinden daha 'abi' gibi durduğu söylenirdi. Altın kızın yanında ise tamamen tüm dengesi altüst oluyor, kendisinin bile inanamadığı bir değişimin içine giriyordu. Mutluydu da bu durumdan. Kendisini hiçbir zaman 'neden beni değiştiriyor' diye sorgulamamıştı. Çünkü bunun cevabını bulsa bile buna devam edeceğini biliyordu.
Ondan ayrı kalmayı da düşünmemişti hiç. Onun da kaçınılmaz cevabını biliyordu çünkü. Altın kızının nefesinin bulaşmadığı bir havaya yakıştıramıyordu kendi nefesini.
Kenarda köşede yalnız olduğu için ağladığı zamanlarda bir köşeden onu izleyerek o da ağlardı küçüklüğünden beri. Gidip sarılmamak için ellerini dizlerine sararak durur, mırıldanarak ağlamasının durması için yalvarırdı. Yanaklarında süzülen her yaş için kendi kalbine bir diken batırıyorlardı. Çok küçükken başlamıştı bu hisleri. Ne ara olduğunu, ilk ne zaman kalbindeki bu çarpıntıyı fark ettiğini kendisi de bilmiyordu. Tek bildiği oydu. Altın kız.
Dün gece 21 yaşına girmişti Fatih. Her yıl olduğu gibi bu yılda doğum gününde aynı şeyi yaparak kalbinin nefes alabildiği tek yere gitmişti. Bu alışkanlığının ilk seferini de hatırlayamıyordu. Sadece kendini bildi bileli her doğum gününde, 23.59 da onun yanında olurdu. Mustafa amcası hiç sevmezdi Fatih'i ama kıyamıyordu kerataya. İstemeye istemeye doğum gününde korumaları birkaç dakikalığına oradan uzaklaştırırdı. Bu sayede Fatih de tırmanabiliyordu saf mutluluğunun kaynağının penceresine.
Pencereyi sessizce açıp içeri sızar, elinde zar zor tuttuğu, biraz da şekli bozulmuş olan keki küçük çekmecenin üzerine koyardı. Evde hiçbir kardeşi sevmezdi öyle partilerle kutlamayı fakat yine de güzelinden bir pasta yapmak isterlerdi. Sadece Emir'e özene bözene yaptıkları partilere kıyasla Fatih'i asla ikna edememişlerdi bunun için. Artık onlarda alışmıştı zaten. Tek lokmalık, minik keklerden alır, cebine de bir mum ve kibrit koyarak bakmaktan bıkmayacağına emin olduğu tek kişinin yanına giderdi. Altın kızı olmasaydı bu dünyada nasıl yaşayacağını düşünemiyordu bile. Bu yüzden de her doğum gününde bir nevi ona teşekküre gelirdi yanına. Kulağına fısıldarsa uyanır korkusuyla sadece dudaklarını oynatırdı. Her yıl olduğu gibi yine kendisi için değil, onun için dilemişti dileğini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüşler Ve Altın
General FictionZamanın iki ünlü doktoru insanların beyinlerini yıkamayı kolaylaştıran bir serum yapsalar ne olurdu? İnsanların beyinlerini yıkamak isteyen bir tarikat da tek endişeleri olan bu serumun peşine düşse? Peki ya o doktorlar yıllar önce serumu kendi çoc...