Keyifli okumalar dilerim
🗝️
Önümdeki tam sevdiğim gibi pişmiş olan etten sol elimdeki bıçakla bir parça daha kestim ve sağ elimdeki çatalla ağzıma attım. Kim yaptıysa gerçekten güzel yapmıştı. Mert abi yapmış olabilir, genelde o yapıyor yemekleri. Et ağzımda dağılırken olabilir diye düşündüm kendi kendime.
Masaya baktığımda içecek olmamasından hoşlanmamıştım. Gözlerimi gezdirdim ama yine göremedim. Ya boğazıma bir şey takılırsa diye düşünürken korktuğum oldu ve öksürmeye başladım. Çatal ve bıçağı hızla bırakıp kendi göğsüme vurarak kurtulmaya çalışıyordum ama olmuyor, sanki daha da nefesimi kesiyordu. Yutmaya çalıştım, yine olmadı. Ellerimi boğazıma sarıp sanki o parçayı çıkartabilecekmiş gibi sıkmaya başladım. Olmuyor, çıkmıyor bir türlü.
Bilincim yavaşça kapanırken yavaş yavaş pes ediyordum ki bir el gözüktü gözüme. Masanın solunda oturan birisine aitti ama o tarafa bakmadan hemen eline uzandım ve şarap bardağında ki şarabı aldığım gibi içtim. Alkol kullanan birisi değildim ama onu dert edemeyecek kadar nefessizdim. Hepsini içmiştim tek seferde. Sonunda boğazımdaki parçadan kurtulmuş olmanın verdiği rahatlamayla arkama yasladığımda yine o el gördündü. Bu sefer elinde pahalı görünüşlü bir şişe vardı. Kolunu uzattı ve hâlâ elimde tuttuğum bardağımı tekrar doldurdu.
Eli takip ederken sahibine bakmak istedim. İlk önce bileğine baktım, bileğine kadar uzanan beyaz, bol bir üst giyiyordu. Gözlerimi daha da yukarı çıkarttım ama dirseğinden yukarısı karanlıkta kalıyordu. Karanlığın boğucu siyahından, beyaz yardım eli uzanmıştı bana.
El tekrar geriye çekildi ve karanlıkta kayboldu. Yeni aklıma dank eden şeyle nerede olduğumu merak edip sakince etrafıma baktım. Siyah. Her yer simsiyahtı sadece. Oturduğum masaya yukarıdan bir ışık geliyordu, aydınlatıyordu önümdekileri ama onun haricinde etrafım sadece karanlıktan oluşuyordu.
İçim ürperirken elimdeki bardaktan bir yudum aldım. Gençliğimde babamın içtiği şaraplarından tatmıştım. Hepsi pahalı pahalı şeylerdi. Beğenmemiştim tatlarını, hemen yerlerine koymuştum ama bu elimdeki fazla güzel bir şeydi. Nefes almak için bardağı uzaklaştırıp dudaklarımı yaladım.
Kafamı arkaya döndürdüm ve karanlıktan başka bişey aradım. Bir çıkış yolu, ufak bir ışık, birisi. Yok. Kimse yoktu. Tekrar önüme döndüğümde beyaz bir odadaydım. Yine aynı masada oturuyordum ama karşımda bir sandalye daha vardı ve birisi oturuyordu orada. Bir saniye öncesinin aksine bu sefer her yer beyazdı.
Tuhaf, beyaz daha korkutucu gelmişti gözüme.
Böyle bir yerde yalnız olmamamın verdiği sevinçle hızla kafamı kaldırdım ve karşımdakine baktım. Yüzü görünmüyor, sanki bir sis yüzünde dolaşıyordu. Bulanıktı yüzü. Daha dikkatli baktım ama sadece beyaz saçlarımı görebildim. Üstünde beyaz bir uzun kollu vardı. Az önce bana şarap uzatan kişi buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüşler Ve Altın
Ficción GeneralZamanın iki ünlü doktoru insanların beyinlerini yıkamayı kolaylaştıran bir serum yapsalar ne olurdu? İnsanların beyinlerini yıkamak isteyen bir tarikat da tek endişeleri olan bu serumun peşine düşse? Peki ya o doktorlar yıllar önce serumu kendi çoc...