Yorumlarınızı okumak o kadar zevkli ki... Sizin güldüğünüz yerde bende o yeri tekrar okuyorum, karakterlere iltifat ya da küfürlerinizde anında moda girip sanki beni duyuyor gibi cevap veriyorum falan. Kafayı yediğim doğrudur.
Bölüm uzun... Acele etmeden okuyun arkadaşlar. Bölüm sonu görüşürüz. Allah'a emanet.
Keyifli okumalar dilerim.
🗝️
Kapalı gözkapaklarımı her ne kadar açmak istesem de titremekle kaldılar. Göğsüme düşen kafamı da kaldıramıyor, vücudumdaki tüm kan demire dönüşmüş gibi bir ağırlık hissediyorum. Ne halde olduğumu bile bilemezken kafamda artan sesler sayesinde dış dünyadan gittikçe uzaklaşıyorum gibi geliyor.
Baygın mıyım? Bilincim yerinde mi? Rüya mı görüyorum? Etrafım binlerce hoparlör ile çevrilmiş de, hepsinden aynı anda yankılı sesler yükseliyor gibi hissediyordum. Kulağımı tırmalayan belki de yüzlerce ses vardı ama bir tane kelime dahi seçemiyor, gözkapaklarımı aralayamıyordum. Üzerimde öylesine tuhaf bir hal vardı ki beynime işleyen, başımı ağrıtacak derecede yoğun olan seslere karşı yüzümü bile buruşturamadım.
"Yelda" diyen yankılı sesle bir an tüylerim ürperdi, gözlerimi açmaya çalıştım ama olmadı. Televizyonların sinyal sıkıntısında gösterdiği arızalı ekran gibi görüyordum her yeri. Renkler birbirine giriyor, kafam göğsüme düşüyor gibi hissediyordum. Tanıdık bir sesti bu. Bir kez daha seslendi bana.
"Duydun mu beni?" Zorlukla seçebildiğim kelimelerin ardından birden suya atlamışçasına sesler tekrar yok olup kötü bir uğultu kaldı.
Yine görüntüden kopmuştum. Sesler de bir o kadar kesik ve uzak gelirken başka hiçbir şeyin farkında olamamak canımı sıkıyordu. Nefes alıp almadığımı bile anlayamazken çok uzaktan gelen bir sese konsantre olmuştum sadece. Tanıdık sesin sahibini anlayamasam da bir şeyler mırıldandım. Ne dediğimi bende anlayamadım ama yaşam belirtisi göstermeye çalışmıştım sadece.
"Yelda!" Kadın sesiydi bu. Çenemde hissettiğim el ile kalktı başım. Parmak şıklatma sesi duydum, yanağıma birkaç hafif tokat. Çözemediğim kelimeler söylendi. Vücuduma ne olduğunu anlayamıyorken garip bir his vardı içimde. Konsantre olamıyordum. Belki de hayatım tehlikedeydi şuan ama ne bir tarafımı kıpırdatabiliyor, ne de dikkatimi verebiliyordum bir konuya.
"Çok mu geldi acaba?" Dedi aynı ses. Bir an anlamsız sevinç kapladı içimi. Demek ki hala kelimeleri seçebiliyordum. Daha aklımı yitirmemiştim.
Birisi daha vardı odada. Konuşuyordu, konuştuğunu idrak edebiliyordum ama kendisi tamamen silikti. Ne cinsiyeti vardı kafamda, ne de sesi. Sanki dumanmış gibi. Bir el uzanıp tekrar kafamı kaldırdığında aşina olduğum kadın sesi daha yakından geliyordu. Çenemde ki eli kayıp yanağıma gitti ve okşadı. Az önceye göre daha yumuşak çıkan sesiyle kendi nefes seslerimi duyar olmuştum. Odadaki diğer kişiye kısık sesle bir şeyler dediğinde kıkırtı duydum. Neler oluyordu? Neredeydim? Neden bu haldeydim? Yine mi o manyak tarafından kaçırıldım acaba?
Gözlerimi açamadığım yetmiyormuş gibi şimdi tamamen uzaklaştığımı hissediyordum. Olduğum yerde uçmaya, karanlığa doğru yükselmeye başlamışım gibi bir hafiflik vardı vücudumda. Yanağımdaki el belki de hala duruyordu ama artık onu da hissetmiyordum. Sadece fazlasıyla yankılanan ses vardı. O kadın durmadan aynı şeyleri tekrar ediyordu. Gittikçe kapanan bilincimle rüya gördüğüme emin olurken yankılanıp duran sesi son kez duydum.
"Ceren'e ihtiyacın var."
Hızla açılan gözlerimle hızımı alamadan yatakta doğruldum. Göğsüm inip kalkıyor, gözlerim deli gibi odada dolaşıyordu. İlk saniyeler perde inmiş gibi bir şey göremesem de kirpiklerimi kırpıştırıp sakinlemeye çalıştığım da yavaş yavaş görmeye başladım. Siyah benekler uçuşuyordu gözlerimin önünden ama art arda kırpıştırdıktan sonra dolabımın görüntüsüne ulaşabildim. Alnım, boynum, ensem ve sırtımın su gibi olduğunu da hissettim. Hissedebiliyordum. Gözlerim kapanıp yatakta doğrulan bedenimi geri yatırdım ve sesli nefesler çektim içime. Rüya olduğunu bilsem de gözlerimi hareket ettirebilmek, bir şeyleri ayırt edip hissedebilmek bir ayrıcalık gibi gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüşler Ve Altın
General FictionZamanın iki ünlü doktoru insanların beyinlerini yıkamayı kolaylaştıran bir serum yapsalar ne olurdu? İnsanların beyinlerini yıkamak isteyen bir tarikat da tek endişeleri olan bu serumun peşine düşse? Peki ya o doktorlar yıllar önce serumu kendi çoc...