20. Bölüm: Beklenmedik

138 15 8
                                    

Yine buradayızzz, yeni bölümden hello hepinize.

En sevdiğiniz karakter ve nedenini yazar mısınız lütfen.

Buraya da en sevmediğiniz karakter ve nedeni.

Sanırım artık bir plan yapmam lazım, yoksa kafama göre yazmaya devam edersem hepimiz için kötü olacak...

Neyse, umarım beğeneceğiniz bir bölüm olur. Yıldıza basmayı unutmayınız lütfen.

🗝️

İnsanın hayatında bazı anlar olur. Gözlerinizi sertçe açıp kapatmanızı sağlayan anlar. Kendinizi cimcikleyip yanınızdakinin size ''bana da vursana bir tane'' dediği anlar. Çöldeki bir gezginin kocaman, berrak bir göl görmesi gibi olur, bir süre sonra rüyada olmadığınızı anlayarak daha da şaşırırsınız. Anlamsız olur o anlar.

Sekizinci yaşıma giriyorum, babam önümde dizlerinin üzerine çökmüş, hediye uzatıyor. Sadece ikimiz varız süslenmiş evde. Her zamanki gibi. Babama başkalarını çağırmasını söylemek istiyorum, sonra başkalarının olmadığı geliyor aklıma. Yüzüm düşse de o izin vermiyor. Elinde kocaman bir paket, beyaz üstüne turuncu benekleri olan bir hediye paketine sarılmış. Benim yüzümün düşük olmasına karşın o hep gülümsüyor.

''Aç bakalım, daha bir sürü var. Hadi hızlı ol.'' Moralim bozuk olup yavaşça hareket etsem de buna izin vermiyor. Gıdıklamaya başlamasıyla ben de gülmeye başlıyorum.

Başımdaki huni parti şapkası artık boğuyor gibi hissettirdiği için çıkartıp kenara atıyorum. Babamın hediyesini alıp gülen yüzümle ve körüklenen merakımla küçük ellerimle parçalarcasına açıyorum paketi. Her yıl tek hediye alan o olsa da tahmin edilemez hediyeler aldığı için her seferinde aynı heyecanı yaşıyorum.

Paket yırtılarakda olsa açılıyor, babam karşımda aynı tavrıyla durarak gülümsüyor bana. Kucağımda hediye paketinden sıyrılmış olan kutuya bakıp gözlerimi kocaman açıyorum. Bu? Bu benim sürekli videolarını izlediğim keman değil mi? Ah, ne kadar da güzel. Babam benim balık gibi olan tipime gülerken kutuyu açmama yardım ediyor, kemanı hemen gördüğüm, hatta ezberlediğim gibi tutuyorum. Yüzümde az öncekine kıyasla duran kocaman bir gülümseme ile hayran kalarak kemanı izliyorum. Yayı hevesle tellerde gezdirirken çıkan ciyak ciyak sesten büyük bir heves alırken babam yüzünü ekşitiyor.

Sevinçle zıplarken babamın bahsettiği diğer hediyeler anında uçuyor aklımdan. Tek istediğim şey kemanı öğrenmek. İlk önce babama, sonra da tüm herkese konser vermek istiyorum. Her an birisi alacakmış gibi kemanımı tutarken babam gülümsemeye devam ederek bana biraz tuhaf bakıyor. Anlamıyorum bu bakışını, sadece keman çalmak istiyorum. O ise koltuğun üzerinde duran, diğer hediyelerden ayrılmış bir grup hediyeyi gösteriyor.

''Onları şimdi aç, diğerlerini istediğin zaman açabilirsin.''

''Neden? Onlar niye farklı?''

Gülümsemesi büyüyor. ''O hediyeler şövalyelerden geldi çünkü.''

Kaşlarım çatılıyor, başımı biraz omzuma doğru eğiyorum. Şövalyeler masallarda olurdu. Bana hediye yollamazlardı ki. Babamın yüzündeki tuhaf gülümsemeyi daha önce görmediğim için merakım artıyor. Öyle artıyor ki kemanımı özenle tekli koltuğa bırakıp özel hediyelerimin yanına gidiyorum. Babam da hemen yanıma geliyor.

''Biliyor musun bu hediyelerinden benim de haberim yok, beraber açmak ister misin?''

Sadece bana değil, ona da sürpriz oluyormuş. Gözlerim büyüyor, sevinçle kafamı sallıyorum. O da gülerek benim gibi koltuğun önünde diz çöküyor, önümüzde dizili olan hediyelere bakıyoruz. En başta duran kutuyu alıp önümüze çekiyor. İkimizde de aynı heyecan var sanki. Ben hediyeyi açmak isterken babam kutunun kenarını gösterip gülümsemeye devam ederken bana bakıyor.

Gümüşler Ve AltınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin