İlk olarak bölümün ismi hakkında konuşmak istiyorum. Yani... Biliyorsunuz ki asıl önemli iş kermestir. Bileklik, gizli takip falan fasa fiso işler. Umarım hemfikirizdir.
Yıldıza basmayı unutmayınızzz
Umarım beğenip beklentilerinizi karşılayacak bir bölüm olur. Keyifli okumalar dilerim.
🗝️
Selçuk'un arkasından giderek elimdeki bardak dolu tepsiyi masaya bıraktım. O da kızartma dolu tabağı koyup oflayarak kendini sandalyesine attı. Tek yaptığı şey masaya birkaç tabak ve kızartma taşımak olduğu için ona attığım bakışlar anlamsız ve küfür barındıran tuhaf bakışlar oldu. O ise her zamanki gibi telefonunu çıkartıp ilgilenmeye koyuldu. Bir ara telefonuna el koymazsam bu durumu bağımlılığa doğru gidecek.
Gözlerimi devirerek masaya baktığımda en uçta oturan Bünyamin tek eliyle karnını tutarak acıklı haliyle yemeklere bakıyor, Emir de sandalyesinde gözlerini sertçe açıp kapatarak uykusunu dağıtmaya çalışıyordu. Hepimizi Mert abi fazlasıyla erken kaldırıp planı gözden geçirip acelesiz halimizle evden çıkmamızı önermişti. Hiçbirimiz kabul etmemiştik ama biraz zor kullanarak halletti bir şekilde. Akşam yaptığımız kekler ve kurabiyeler mutfakta dururken daha okula gitmemize bir saat falan vardı. Akşama göre ağrımın fazlasıyla azalmasına sevinerek kalksam da ilk on dakika uyku sersemliğiyle ağlayacak hale bile gelmiştim. Sırf onlar erken çıkacak diye niye bizde eziyet yaşıyoruz ki?
Mert abi kahvaltının yarısını halletmişken bana az bir iş bırakıp hazırlanmaya gitti. Bunu kabul etmeyen tek kişi o olsa da hepimiz on dakikaya burada olacak Meva için bu kadar strese girdiğini gayet iyi biliyorduk. Kimse ağzını açıp bir şey deme cesaretini gösteremiyordu ama hepimiz içten içe aynılarını düşünüyorduk. Mert abi kadar aceleyle olmasa da diğerleri de son dakikaya bırakmak istemeyip hazırlanmak için ayrıldılar. Selçuk ve Bünyamin işlerini hızlı bitirip geldiklerinde onlardan yardım istediğimde Selçuk zorlamasa da Bünyamin tansiyonu ile ilgili bir kompozisyon hazırlayıp yırttı.
En rahatları ben ve Emir ise hala pijamalarımız ile ortalıkta gezerek inatla son dakikayı bekliyorduk. Dersleri iptal olduğu için Emir'in de çanta derdi yoktu. Masaya son son eklenecekleri de ekleyerek yerime oturdum. Altımda lacivert kareli pijama altı, üzerimde de kime ait olduğunu bilmediğim, çamaşırları toplarken rastgele beğenip dolabıma eklediğim siyah üzerine beyaz desenli bir kısa kollu vardı. Bana biraz büyük gelmesi daha da rahatıma giderken ara sıra kıyafetlerine el koymam gerektiğini not ettim.
Soluma baktığımda alık alık masaya diktiği gözleriyle toparlanmaya çalışan Emir'i görüp gülümsedim. Üzerinde bir tren animasyonunun resimlerini içeren kısa kollusu, altında da siyah eşofmanıyla kambur oturarak ortama ''bitsin de gidelim'' havası katıyordu. Meva ve Oğuz'un çok geç kalmaması için dualar ederken Oğuz'un neden hala gelmediğini düşünerek kaşlarımı çattım. Hemen karşımızda ki evde oturmasına rağmen erkenden gelmeyi akıl edememişti. Oğuz'a ayar olmaya devam ederken aklıma bir soru düştü. Meva nerede oturuyordu acaba? Sorsam söyler miydi ki? Yok ya ben hiç bulaşmayayım ona en iyisi.
Kafamda kendi kendime konuşmalar gerçekleştirip olayları tartarken sonunda merdivenlerden adım sesleri duyuldu. Bünyamin de benim gibi sonunda diye bir iç geçirip yerinde kıpırdandı. Merdivenlerde sırayla oğlanlar belirirken gözümde çok havalı bir sahne canlandı. En önde sert bakışları ve sağlam adımlarıyla, siyah eşofmanı ve siyah kısa kollusuyla gelen Mert abi, onun çapraz arkasında aynı şekilde koyu giyinip sol elindeki saatiyle uğraşarak havalı havalı yürüyen Fatih'i görmemle kaşlarım biraz havaya kalkıp beğeniyle izlemeye koyuldum. Ağır çekimde mi yürüyorlar? Ben mi deliriyorum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüşler Ve Altın
Fiction généraleZamanın iki ünlü doktoru insanların beyinlerini yıkamayı kolaylaştıran bir serum yapsalar ne olurdu? İnsanların beyinlerini yıkamak isteyen bir tarikat da tek endişeleri olan bu serumun peşine düşse? Peki ya o doktorlar yıllar önce serumu kendi çoc...