Yeni bir bölümden merhaba, beğeneceğinizi umuyorum.
Yorum yapmayı ve yıldıza basmayı unutmayın. Keyifli okumalar.
🗝️
Bir yanım uyanıp aksiyona atılmak isterken diğer yanım günün tamamında uyuyarak hiç var olmamış gibi yaşamayı istiyor. Bedenimin ve ruhumun genel çelişkisidir bu. Ayaklanıp bir şeyler yapmak isterken gelen ekstra bir üşengeçlik. Belki de bir daha bu şansı bulamam diye kendimi zorlayıp kalkıyorum, orasını daha çözemedim ama bir şekilde uykuyla baş ederek kalkmayı başarıyorum.
Bu sabah da öyle bir sabah oldu. Klima evi anca soğutabilmiş, uyku için mükemmel sıcaklık ve mükemmel konfora sahipken Kadir, Koray ve Ceyhun tarafından uyandırıldım. Daha ne olduğunu soramadan Meva'yı da kontrol ederek makyaj malzemelerime ihtiyaçları olduklarını söylediler. O an hepsini başımdan savıp güzel ortamıma devam edebilirdim ama olmadı. Yine o meraklı yanım zorladı beni.
Düşe kalka kendimi yer yatağımdan ayırıp ayaklandım. Hepsi gibi bende sessiz olmaya çalışırken çalışma masamın yanındaki aynanın önündeki çekmeceyi açıp malzemeleri gösterdim. Yüzleri gülüp ellerini uzatacakları sırada çekmeceyi kapatıp şüpheyle izledim her birini. Tek elim çekmecedeyken diğer elimi belime koydum. Meva uyanırsa ipimizi çekeceği için ondan korkarak fısıldıyorduk.
''Neyin peşindesiniz yine?''
Ceyhun alınmış gibi baktı. ''Aşk olsun Yelda. Neyin peşinde olacağız ya. Öyle günlük işler.''
''Günlük makyaj mı yapacaksın Ceyhun?''
İkizler kıkırdarken Ceyhun onları umursamadı. Tam devam edecekken Kadir de fısır fısır sesiyle olaya dahil olarak uzatmamaya çalıştı. ''Ya küçük bir şaka yapacağız.'' Eliyle de destekleyerek küçük işareti yaptı.
Bıkmış gibi bir nefes verdim. ''Kimin yüzünü boyayacaksınız?''
Üçü de sıkıntıya girerken pes etmiş gibi hareketler yaparak hayıflandılar. Saatin kaç olduğunu bile bilmezken yine tuhaf bir sabaha uyanmış, olaya adapte olarak kime şaka yapılacağını tespit ediyordum. Bu akşam yapacağımız iş için hepimizin korkar halde depresyonda falan olması gerekirken herkes üstüne düşeni yapar gibi gıcıklıklarına tam gaz devam ediyordu.
''Ya Selçuk'a bakım yapmaya çalışacağız.'' Koray da hevesli hevesli anlatırken Selçuk'tan başkasına yanaşmaya korkmuş gibi duruyorlardı.
Gözlerimi devirip elimi çekmeceden çektim. ''Ben uyurken gizli gizli aldınız, benim bir şeyden haberim yok.'' Tehdidimi duyduklarından bile şüphe ederken gelişigüzel kafalarını sallayıp güle güle çekmeceyi açtılar. Çoğunun ne olduğunu bilmeden kendi kendilerine tahmin yürütürlerken bilindik olan ruju ve far paletini alıp bana teşekkürlerini edip çıktılar odadan.
Gözlerim Meva'ya kaydığında acaba uyandırsam mı diye düşündüm. O kaosla uyanması daha kötü olabilirdi. Biraz düşündükten sonra kendi kendime omuzlarımı silkip odadan çıktım. Bugünde o gürültüyle uyansın. Lavaboya gidip yüzümü iyice yıkadım ve işlerimi halledip çıktım. Üzerimi değiştirip şort yerine dizimin biraz üzerine gelen bol kapri ve kısa kollu giyip mutfağa giderken takırtılar başlamıştı.
Odadan çıkmamla koridorun sonunda, sağdaki odanın kapısı seslice açıldı. Fatih'in yanındaki odanın Selçuk ve Bünyamin'in odası olduğunu hatırlarken kaosun başladığını anladım. Bağırışlarla koşuşturma başlarken kaşlarımı çatmama neden olan şey dehşete düşmüş yüzleriyle merdivenlere kaçanların arasında Selçuk'un da olmasıydı. Kadir önde, Koray hemen arkasında merdivenleri üçer beşer inerken Selçuk tutma yerlerine zıplayarak oturup kayarak indi. En arkada Ceyhun kalsa da soğuk terler döke döke biraz da düşe kalka merdivenleri bitirdiğinde ben odamın kapısının önünde onları izliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüşler Ve Altın
General FictionZamanın iki ünlü doktoru insanların beyinlerini yıkamayı kolaylaştıran bir serum yapsalar ne olurdu? İnsanların beyinlerini yıkamak isteyen bir tarikat da tek endişeleri olan bu serumun peşine düşse? Peki ya o doktorlar yıllar önce serumu kendi çoc...