26. Bölüm: Korku gecesi ve sabahı

157 12 27
                                    

Hikaye akışı hakkında bir şikayetiniz var mı?

En sevdiğiniz beş karakteri sıralayın desem?

Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olur. Keyifli okumalar dilerim.

🗝️

Yalnızlık sessizlik midir? Yalnız kaldığınızda düşünceleriniz başlamaz mı konuşmaya? Hayalleriniz, geçmişiniz, pişmanlıklarınız, belki sevinç belki üzüntünüz. Her birini yalnız kaldığınızda düşünmeye başlayarak sessizliği kendi kendinize bozmaz mısınız?

Yalnızlık sessizlik midir?

Uyandığımda gördüğüm rüyayı hatırlamasam da pek güzel olmadığını biliyorum. Gözlerimi açmamla kırpıştırıp derin nefesler alırken tavana bakıyorum bir süre. Gözlerim pencereme kaydığında sabah güneşini görüyorum. Cam yukarıdan açıldığı için hafif esen, insanı saçma derecede huzurla dolduran ılık rüzgar ince perdeyi havalandırıyor. Yüzüme gelen saçları elimle iteleyerek yatakta oturur hale geliyorum. Ayaklarımı da sarkıtıp kısa bir süremi esnemek için harcayarak sonunda kalkıyorum ayağa.

Odamın kapısına küçük adımlarla ulaşıp açtığımda hala her an uyuyabilecek halimle merdivenlere gidiyorum. Sarsak halimle ve üşengeç tavrımla yavaş yavaş inerken bir kez daha esnemekten alıkoyamıyorum bünyemi. Aşağı inmemle her zamanki sessizlik karşılıyor beni. Merdivenlerin başında tek elim korumalıkları tutarken duruyorum. Gözlerimi kırpıştırıp salona döndüğümde televizyonun açık olduğunu görüp seviniyorum. Tabi ya, söz vermişti bana.

Sevinçle mutfağa koşup tüm uyku sersemliğimi üzerimden atarak tezgahın önünde bir şeylerle uğraşan adama koşup sarılıyorum. Birden irkilse de hemen toparlayarak gülüyor. Kısacık boyumla bacağına sarılırken kollarımdan tutup kaldırıp boynuna sarılmamı sağlıyor. Babam söz vermişti. Gitmeyecekti bugün işe.

Her daim şekilli duran, aralara biraz beyaz karışmış sakallarından kocaman öpüyorum. O da dönüp öperken gıdıklanıp kıkırdıyorum. Karşılıklı gülerken ocaktan gelen cızırtılı sesle babam ''eyvah!'' diyerek beni tezgaha oturtup hızla oraya gidiyor. Patatesi biraz yakmasına ben kahkaha atarken bana sahte bir sinirle bakıp hepsini benim yiyeceğimi söylemesiyle gülerek kafamı sallıyorum. Ocaktaki işini halledip buzdolabına gidecekken son anda durup bana bakıyor, gözlerini kısarak yanıma geliyor. Bu halini bildiğim için şimdiden yakarışlara girerken o hala şüpheyle bakıyor bana.

''Yüzünü yıkamadın mı sen?''

Kafamı arkaya atıp ağlama numarası yaparken beni tezgahtan indirerek zorla tuvalete yolluyor. Ayaklarımı sürüye sürüye mutfaktan çıkıp lavaboya gidiyorum. Kenarda duran plastik küçük basamağı alıp lavabonun önüne koyup çıkıyorum ve iyice yıkıyorum yüzümü. Aynada sadece burnuma kadar görebildiğim kısımda gözlerime bakıp kırpıyorum. Saçlarımı da gelişigüzel arkaya atıp tekrar babamın yanına dönüyorum.

Küçük, iki kişilik masamıza birkaç şey daha koyarak karşıma oturuyor. Benimle zaman geçirdiği her zaman yaptığı gibi telefonunu sessize alıp kenara koyarken ben çoktan başlıyorum yemeye. Son birkaç haftadır aldığım dövüş dersleri hakkında sorularını yanıtlarken çok yorulduğumu, yapmak istemediğimi söylüyorum. Tersini kabul etmez gibi sallıyor kafasını.

''Kendini korumayı öğrenmen lazım. Her an her şeye hazırlıklı olmakta fayda var.''

''Ya baba, zaten evden çıkmıyorum ki. Kimden korumam gerek kendimi?'' Gülüyorum. ''Seninle mi dövüşeceğiz yoksa?''

O da gülümseyerek bakıyor, birden bire çatalını bırakıp ayağa kalkıyor. Tam ısırık alacağım ekmeği elimden alarak beni de kaldırıp masanın yanında karşı karşıya durduruyor bizi. Ben ne yaptığını anlamazken ellerini dövüşür gibi kaldırıp bana yandan yandan gülümsüyor. Kıkırdarken bende hevesle ellerimi kaldırıp öğretmenimin öğrettiği gibi duruyorum. Babamın bana bir adım atmasıyla bende bir adım geriliyorum.

Gümüşler Ve AltınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin