Birkaç Eski Dost (Kısım III)

220 62 38
                                    

Casey aksayan adımlarla odadan çıktı ve koridorda bekleyen asker topluluğunun bakışları arasında yürümeye başladı. Çevresindeki uyuyanların yüzünden nefret ve kin akıyordu. Koridorun başlangıcındaki odanın kapısında dikilen biri kadın iki asker iğrenir bakışlarını Casey'nin üzerine sabitledi. Kadın elindeki sıcak kahve dolu metal kupayı ani bir hareketle Casey'nin yüzüne doğru kaldırdı ve içindeki sıvının tamamını boşalttı. Sıcak kahvenin bir kısmı Ece'nin göğsüne ve koluna sıçramıştı.

               "Asker!" diye bağırdı Ece, sesi koridoru inletip alt katta dahi duyuldu. "Ne yaptığını sanıyorsun?"

              "O, bu birimden birini öldürdü! Neden hala hayatta?" diye karşılık verdi kadın, kindar bakışlarını Casey'den çekmeden.

               Ece etrafından yükselen homurtuların kaynaklarına teker teker göz gezdirdi. Bir ara gözleri Casey'nin tepkisiz yüzüne sabitlendi. Canı yanmıyor gibiydi. Derin bir nefes aldı ve kahveyi döken askere gözlerini dikti. "Kanundan daha üstün olduğunu mu düşünüyorsun?" Kadın yutkundu ve başını yere eğdi. Ece sesini daha da yükseltip konuşmaya devam etti. "Buradaki kimse, hiç kimse, kanundan üstün değil. Eğer öyle olduğunu düşünen varsa hemen tim görevinden istifa etsin ve eski görevine geri dönsün!" Etrafına ciddi bir bakış attı, herhangi birinden bir itiraz bekledi. "Güzel. Herkes görev başına!" dedi bir süre sonra. Koridorda toplanan kalabalık işlerine dönerken Casey'nin kolunu iteledi ve merdivenlere yöneltti.

                Casey topallayarak yürüdü ve kasvetli havaya sahip binadan dışarı çıktılar.

              "Yaralandın mı?" diye sordu Ece, katı ses tonuyla. 

              Casey başını iki yana salladı ve etrafı gözetleyip durumdan kurtulmanın yollarını aradı. Bileklerindeki prangalar gücünü kısıtlıyor, yaralarının iyileşmesini engelliyordu. Açık hava otoparkına ilerlerken ikisi de konuşmadı. Ece camları zırh plakalarla kaplı askeri aracın arka kapılarını iki yana açtı ve Casey'yi içeri girmesi için iteledi. Casey dişlerini sıkıp ağrıyan bacağının acısını bastırmaya çalıştı ve dizini kaldırıp araca bindi. Dengesini kaybetse de oturağa kendini atmayı başardı ve toparlanıp oturdu.

           Ece de araca binip kapıları kapattı ve karşısına oturdu. Parmağı tetikte, herhangi bir saldırı girişiminde ateş etmeye hazırdı. İçinde oluşan tuhaf, kaynağı belirsiz acıma hissini inkâr edemese de kendini tehlikeye atmaya niyeti yoktu. "Soracak sorularım var," dedi sessizliği uzatmadan. Fısıldar tonda konuşmaya devam etti. "Sen tam olarak nesin?"

           Casey'den umutsuz, alaycı bir tıslama yükseldi. Ece sorusunu yinelemek için hazırlanırken, konuşmaya başladı. "Elinizdeki raporlara göre: yüz kadının katili, cani, iblis..." dudakları kapanırken yutkundu ve yarım bir nefes aldı. "Kimine göre de zamanın efendisi, ışık getiren son tanrıça." 

          "Bunu yapan sen miydin?" diye sordu Ece kuşkuyla. İçindeki hisler, karşısında oturan kadının katil olsa da arkadaşını öldüren kişi olmadığına inanmaya başlamıştı.

           Casey başını yavaşça iki yana salladı.

          "Kimdi o zaman?" dedi Ece. Sesinde kontrol etmekte zorlandığı bir sertlik vardı.

           Casey bir süre sessiz kaldı ve düşündü; bu uyuyan neden bunları soruyor, neden ona inanmak istiyordu? Bakışlarını Ece'nin gözlerine sabitledi ve yüz kadının öldürülme sebebini anlatmaya karar verdi. Cümleleri toparlamaya çalışırken dışarıdan gelen tanıdık ses, Fraude'nin sesiyle sustu ve başıyla camdan dışarıyı gösterdi. "İşte. Aradığın cevap geliyor." Dedi.

(KYS) Kızıl Tahtlar 2: Savaş (GxG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin