Kan ve Nefret Çağı (Kısım IV)

248 63 31
                                    

Casey'yi yakalamak için kurulan özel birliğin İstanbul'da bulunan istihbarat merkezinde yoğun bir kargaşa yaşanıyordu. Telefonlar susmuyor, üst yetkililer komutanlara, komutanlar da birim çalışanlarına emirler yağdırıyordu. Faks makinelerinin sesi koridorlarda yankılanıyor, oda kapıları kapanıp açılıyor, bağırtılar yükseliyordu. 

             Ece, komuta merkezi yöneticisinin odasının önüne gelince durdu ve siyah kapının ardından gelen bağırtılara kulak kabarttı. Kulağını kapıya yaklaştırırken gözleri kapı aralığından sızan ışık ve dumandaydı. İçeriden yükselen sesler koridoru dolduran yoğun gürültüye rağmen seçilebiliyordu. Üzerindeki asker üniformasını düzeltti ve kapıyı iki kez tıklattı. İçeriden yanıt alamayınca -alsa dahi ses karmaşası içinde ayırt etmesi imkansızdı- kapıyı araladı ve içeri girdi. Babası kulaklığın diğer ucundaki kişiye emirler yağdırırken ciddiyetle selamladı ve hazır ola geçti. 

              Komutanın sağında bulunan ekranlardan ve tavandan sarkan siyah avizeden yansıyan ışık, yüzünü kaplayan ter damlacıklarını parlatıyordu. Tek bacağıyla oturduğu siyah masadan doğruldu ve elinde ki sigaradan derin bir nefes alırken sorgular ifadeyle kızına baktı. 

            "Komutanım," diye konuşmaya başladı Ece, "bugün için izin almam hakkında bir yanlışlık olmalı. Böyle bir talebim olmadı." 

             Komutan dudaklarının dibindeki mikrofonu avucuyla kapattı, "Sana izni veren bendim." dedi dişlerinin arasından. Kulaklıktan aldığı bilgiye odaklanınca tekrar emirler yağdırmaya başladı. 

              Ece, evrak ve bir sürü diz üstü bilgisayarla dolu siyah masada, altıncı sandalyede oturan Erkan'a baktı; gözleri değdiği an bakışlarını kaçırmıştı. İşin içinde bir terslik olduğunu anlayınca bir adım öne çıktı ve masada duran rapor evraklarından birine göz gezdirdi. Raporda yazılana göre: kırmızı bültenle aranan suçlu hakkında ihbar alınmış, yeri Türkiye'nin Bursa ilinde saptanmıştı. Kapağı açık kalın dosyayı önüne çekti ve kâğıdın sol üst köşesine basılmış fotoğrafı inceledi.  Casey'nin programla netleştirilmiş yüzünde bir müddet gözlerini gezdirdi. Bu katili çok iyi tanıyordu. Dosyayı eline almak için hamle yaparken başka bir elin baskısıyla dosya masada kaldı. Ece başını kaldırıp Erkan'a baktı. 

             "Burada olman yasak." 

             "Ben de bu birimin bir üyesiyim ve..."

             "Babanın emri bu." diye fısıldadı Erkan ve Ece'nin elini tuttu. 

               Komutan dudaklarına dayanan mikrofonu tekrar avucuyla kapattı ve katı ses tonuyla, "Çıkart onu buradan." diye emir verdi. 

              Erkan doğrulup asker selamı verdi ve Ece'nin elinin altındaki dosyayı aceleyle çekip aldı. Dosyayı masanın ortasına doğru atıp parmaklarını koluna sararken, Ece sessizce izledi. 

              Kapıdan dışarı çıktıkları an kolunu hızla çekti ve Erkan'ın yüzüne kızgın bir bakış attı. "O katil tekrar ortaya çıkıyor ve ben haberimin olmadığı bir izne çıkartılıyorum. Ne zamandır biliyordun?" 

             Erkan gözlerini kaçırdı ve başıyla koridor sonundaki merdivenleri işaret etti. "Dışarıda konuşalım." 

             Ece merdivenlere yönelirken, karşıdan gelen kucağı evraklarla dolu kadın askerle çarpışmaktan son anda kurtuldu ve duvara yaslanıp yol verdi. Hızlı adımlarla merdivenlerden indi ve dışarı çıktı. Binanın sol tarafına konumlanmış bahçenin çardağına ilerledi ve arkasından ilerleyen Erkan'ın oturmasını bekledi. 

(KYS) Kızıl Tahtlar 2: Savaş (GxG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin