Dokuz Numaralı Roket: Venüs (Kısım IV)

212 63 33
                                    

Fraude, hissiz gözlerini önünde birbiriyle kavga eden ve yüksek sesle bağıran ülke yöneticileri üzerinde gezdirdi. Her biri birine bağırıyor, suçlamalar havada uçuşuyor, tükürük saçan ağızlardan kindar cümleler yükseliyordu. Birkaç yönetici ise yüzlerindeki sinsi gülümsemeyle tartışma dışında kalıp olan biteni izliyordu. Derin bir nefes verdi ve bacaklarını birbiri üstüne atıp sandalyeye yaslandı. Bir süre sonra tartışmanın boyutu genişledi ve kalemler kağıtlar havada uçuştu. Yaklaşık iki saattir ortamın tansiyonu düşmüyordu.

          "Biraz daha beklersek, birbirlerini öldürecekler." dedi Bia. Fraude'nin yanında ki koltukta oturuyordu. Eğildi ve dirseklerini masaya dayadı. Çürüyen kolunu dirsekten eline kadar kaplayan zırh eldivenden metalik bir çınlama yükseldi. Fraude'nin onun için cücelere yaptırdığı eldivene birkaç saniye gözü takıldı. Bakışları tekrar masanın etrafında oturmuş, birbirine suçlamalar ve hakaretler savuran yöneticilere döndü. 

            "Şunlara bak," dedi Fraude, bağrışan kalabalığı başıyla gösterip. "Uyuyan Dünyası'nda yaşayan en üstün varlıklar."

            Bia başını salladı, "Bugün Dolunay var. Buna odaklanalım." dedi ve izlemeye devam etti. 

            Fraude'nin masaya vuran parmaklarından çıkan tıkırtıların ritmi giderek arttı. Bağrışmalar hala devam ediyordu; bir sandalye havada göründü ve hedefini tutturamadan duvara çarpıp yere düştü. Gözlerini devirdi ve sol arkasında duran Ece'nin babasına yaklaşması için eliyle işaret etti. Komutan yaşlaşıp masada duran ayna parçalarını aldı ve sözde mücadele içindeki kalabalığa ilerledi. Kalabalığın sesi kesildi, her biri ellerinde tuttukları aynayı inceleyip Fraude'ye döndü. 

           "Burada toplanma amacımızı tekrar anlatmamı ister misiniz, saygı değer yöneticiler?" diye sordu Fraude, memnuniyetsiz yüzü ve ses tonuyla. Kalabalıktan ses çıkmayınca sandalyede doğruldu ve avuç içlerini sakince masaya yerleştirdi. "Telefonlarınızı çıkartın." 

           Ülke yöneticileri teker teker telefonlarını çıkarttı ve gelecek emri bekledi. 

           "Önce, Türkiye'ye hedeflenenler." dedi Fraude. Tereddütlü ve sorgular bakışlar karşısında sessiz kaldı. Bazı yöneticilerin yüzünde itiraz edecekmiş gibi ifade vardı. 

            "Bu işin sonunda ne olacağını bize anlatın. Verdiğiniz garantiler tatmin edici değil!" dedi içlerinden biri.  Adamın uzun yüzünde saç girintisi derin olan şakakları üstünde oluşan ter damlaları çoğaldı ve dudak üstünü kaplayan beyaz bıyıkları arsına aktı. 

            Fraude, tartışmadan yeni çıkmış kıpkırmızı yüzlü adama dik dik baktı, "Daha fazla garanti istiyorsun, öyle mi?" diye sordu. Adamın sinirli bakışları ve meymenetsiz suratı sinirle gerilirken, konuşmaya devam etti. "Bu zamana kadar kendini yeterince garantilemedin mi zaten?" Yüzüne kindarca bakan adamdan sinirli bağışlar yükseldi, yeni sesler de bu bağırışlara katıldı. Fraude sakince bakmaya ve hiçbirini umursamamaya devam ediyordu. 

             "Korumam gereken ailem var!" diye başka bir ses yükseldi bağırtılar arasında. Ve tekrar hepsi birbirlerini geçmişteki eylemlerle suçlamaya kaldıkları yerden devam ettiler. 

             Fraude, dağıtılan ayna parçalarındaki büyü sayesinde aniden hepsini susturdu. Masa boyunca karşılıklı oturmuş yöneticiler aynı anda kendisine döndü. "Başlayın." dedi Hile Tanrıçası. 

            Yöneticilerden bazıları teker teker numaraları tuşladı ve telefonlarını kulaklarına dayadı. Diğerleriyse -adalara ve Türkiye'den başka bölgelere gönderilecek füzelerin emrini verecek yöneticilerdi bunlar- sessizce bekledi. Her biri aynı cümleyi söyleyince telefonlar kapandı ve masa üstüne bırakıldı. Hepsi emir bekler gibi, hiçbir his belirtisi taşımayan cam mavisi gözlere baktı. Bir süre sonra oda duvarında asılı TV'de patlamalar son dakika haberi olarak paylaşılmaya başlandı. 

(KYS) Kızıl Tahtlar 2: Savaş (GxG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin