Bölüm 4: Yeraltı Anarşistleri (Kısım I)

255 57 64
                                    

Binlerce altın kaplama ve beyaz kablodan yapılmış gibi duran, ihtişamlı, bir o kadar da tuhaf tahttan kalkan kadın önce Casey'ye ardından Aymira'ya baktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Binlerce altın kaplama ve beyaz kablodan yapılmış gibi duran, ihtişamlı, bir o kadar da tuhaf tahttan kalkan kadın önce Casey'ye ardından Aymira'ya baktı. Ayağa kalkınca boyunun Casey'den daha uzun olduğu anlaşılıyordu. Geniş odada bekleyen muhafızlar, bilek üstlerinden ince uzun bir ışık gibi çıkan kılıç benzeri silahlarını Casey'ye uzatmış ilerlerken, kadın elini kaldırdı ve durmalarını sağladı. Beyaz teniyle neredeyse aynı renk olan ve tuhaf duvarla aynı maddeden yapılmış elbisesinin etekleri, beyaz merdivenler üzerinde salındı. Son merdiveni de inip, etrafa öldürücü bakışlar atan Casey'ye doğru yürüdü. Attığı her adımda beyaz zeminde iz oluşuyor, eteğinin birkaç santim önünde turkuaz gibi bir renk beliriyordu. Altın rengi, kabile sembollerine benzeyen dövmelerle dolu kollarını iki yana kaldırdı ve adımları durdu. Altın renkli sivrilttiler uzanan beyaz tacının altından Casey'ye baktığı gözlerinde içten bir parıltı belirdi. Casey, kim olduğunu bilmediği kadının sol gözünün tuhaf yapısını fark etti. Birbiri içine geçirilmiş göz bebeği görevi gören merceklerin hareket ettikçe çıkarttıkları tiz sesi duyabiliyordu. Sağ gözü ise koyu kırmızı bir renge sahipti.

            Muhafızların arasından yan dönerek geçen bir kadın, merdivenlerin önünde duran kadına doğru hızla ilerledi. Sol kolu boyunca uzanan şeritler, titrek ışık çıkartan bir tür makineden oluşuyor gibiydi. Sırtından X şeklinde uzanan iki aparatın ucuna takılmış saydam ekranlar sağ ve sol yanında duruyor, adım attıkça beraberinde ilerliyordu. Yadırgar bakışlarını üzerine çevirince, burun kemerinde duran parlak gri çerçeveli gözlüklerden çıkan ince ışıkları ve gözlük camlarında yukarıdan aşağıya akan karmakarışık yazıları rahatlıkla gördü Casey. Adımları yavaşladı ve mekanik koluyla göğsünün arasına sıkıştırdığı saydam ekranı iyice göğsüne bastırdı. "Dokuz numaralı roket, tanrıçam, hedefi etkisiz hale getirdi." Saydam tableti mekanik avucunun içine aldı ve havada asılı kalmasını sağladı. "Geçit sorunsuz bir şekilde..." yadırgar bakışları tekrar Casey ve Aymira'nın üzerinde gezindi, "açıldı, tanrıçam." Kadın başıyla onaylayınca önünde eğildi ve gözlüğünü burun kemerine itip hızla geldiği yöne geri döndü.

          "Zamanın ve Boyutların Efendisi, Cassandra," diye söze girdi uzun boylu kadın. "Sonunda tanışma fırsatı bulduk." Pençeyi andıran uzun tırnaklı ve kemikli parmakları kıpırdandı.

            Casey'nin kaşları bitişti ve bu tuhaf kadının hangi tanrıça olduğunu anlamaya çalıştı. Hemen ardından gökyüzünde aniden belirip üzerlerine düşecek olan füzeyi durduran roketin üzerinde yazanları hatırladı. Dokuz ve VENUS. Etrafın ileri seviye teknolojik yapısından ve tahttan aklına gelen bir isim vardı; fakat emin olamadı. Kadının dingin ses tonunu duyunca tekrar odaklandı ve dinlemeye devam etti.

          "Ben; bu diyarın yöneticisi ve yaratıcısı, Teknoloji ve Sanat Tanrıçası, Lucifer." mekanik gözü, Casey'nin arkasında şaşkınca bakan Aymira'ya kısa bir an odaklandı ve tekrar Casey'ye döndü. "Evrende var olan en gelişmiş diyara, Terra'Condita'ya (Saklı/Bilinmeyen Diyar) hoş geldiniz." içinde artan korkunun muhafızların yüzüne de yansıdığını fark etti, Lucifer. Vücut fonksiyonlarını kontrol eden sistemden korku hissine bağlı değerleri en aşıya, sadece düşünerek çekti. Muhafızların yüzü eski haline döndü ve içlerindeki sıkıntı da en aza indi.

(KYS) Kızıl Tahtlar 2: Savaş (GxG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin