Dokuz Numaralı Roket: Venüs (Kısım III)

226 60 117
                                    

Arashi, geçitten içeri bir adım attı. Hemen ardından Casey ilerledi ve mermer zemin üzerinde birkaç adım attı. Burası da Roma gibi his, gaz ve kan kokuyordu. Dönüp arkasına baktı, Atatürk heykelinin altında açılan geçit parıltılar saçarak tekrar kayboldu. Uyuyan cesetleri heykelin dibinde, merdivenlerde, yolda kısaca dört bir yandaydı. Arashi'nin omuzundan tutup yürümesi için hafifçe iteledi. Başını sağa çevirince, bütün camları kırılmış Heykel Saat Kulesi'ni gördü. Mermer merdivenlerden indiler ve Bursa Valiliği'nin olduğu yöne ilerlediler. Yanlarından koşarak kaçan genç kıza ve erkeğe çarpmaktan son anda kurtuldular. Caddenin karşısında onları giz perdesi ardında izleyen Macha'dan haberleri yoktu.

            Macha, deniz mavisi pelerinin yüzünün yarısını kapatan oldukça geniş şapkasının ardından Casey ve Arashi'yi, sessizce izledi. Onları görmesi için gözlerine ihtiyacı yoktu; Morrígan'ın, Casey'den yayılan tanıdık enerjisinin izini görüyor; etraf zihninin içinde beliren parlak sarı kabartılarla şekilleniyordu. Cadde boyunca onlarla aynı hizada ilerledi. Delirmiş gibi kahkahalar atan, elindeki silahın kabzasıyla camları kıran uyuyanın yanından ve koşuşturan uyuyanların arasından bir ruh gibi süzüldü. Yürüdükçe pelerini dalgalanıyor, Morrígan'ın onun için yarattığı eldivenlerin sardığı ellerini aralıklarla sıkıp açıyordu. Elini sırtına uzattı, beyaz gövdesinin üzerine gümüş rengi süslemeler işlenmiş yayı ve kayışı göğsüne çapraz asılı sadak açığa çıktı. Sadaktan bir ok çekip yaya yerleştirdi ve gerdi. Zamanı yavaşlatan bir büyü döküldü dudakları arasından. Her şey, her canlı yavaşlarken o olduğu gibi kaldı. Ok ucunu yavaş adımlarla yürüyen Casey'nin başına hedefledi, yayı gerebildiği kadar gerdi. Ok buz mavisi bir renge bürünüp parıldamaya başladı. İki parmağını gevşetmeye hazırlanıyordu ki; tepesinde dönen iki kuzgunun çığlıklarını duydu. Göz kapakları sinirle titredi ve çenesini sıktı. Morrígan'ın mesajı çok netti: Tine'ye zarar verirsen, bana karşı savaş ilan etmiş olursun.

               Yayı indirdiği an kimsenin göremediği kuzgunlar yok oldu. Giz perdesi ardında saklanan Macha, Casey'ye düşünceli bakışlar attı. Kadere müdahale etmenin sınırlarını oldukça aşacak, Tanrıça Bahçesi'ne belki de tekrar kan ve acı getirecekti. Bir süre verdiği kararı sorguladı; Casey'yi öldürüp Ciara'nın hayatını kurtarmakta, ileride karşılarına çıkabilecek en önemli düşmanı ortadan kaldırmakta kararlıydı. Yayını ikinci kez gerdi ve Casey'yi hedefledi.

             Yol kenarlarındaki ağaçların tepelerine bir anda kuzgunlar üşüştü ve hepsi kanat çırpmaya, çığlık atmaya başladı. Macha, hiçbirini umursamadı. İki parmağını gevşetmek üzereydi ki, solundan gelen geçit sesini fark etmesiyle sert bir şeyin hızla ona çarpması bir oldu. Zaman akışına yaptığı büyünün kontrolünü kaybederken vücudu havalandı ve en yakın binanın içine girdi. Duvar parçalara ayrılıp büyük bir toz bulutuna neden oldu. Binanın içinde iki duvarı daha yıkarak durabildi. Aldığı darbenin onu etkilemesi imkansızdı. Çabucak toparlandı ve delik duvarın içinden adım atan Nemain'e baktı.

            "Ya bu yanlıştan dön ya da benimle savaş!" dedi Nemain.

            Macha, pelerininde beyaz lekeler oluşturan tozu silkeledi ve tamamen Nemain'e döndü. "Hepimizin geleceğini kurtarıyorum, farkında mısın?"

           Nemain, hissiz yüz ifadesiyle sessiz kaldı, Macha, ona doğru ilerledi. Hedefi arkasındaki boşluktan çıkıp kaldığı yerden işine devam etmekti. Attığı her adımda Nemain kalkanı biraz daha omuzuna kaldırdı ve kalkanı saran enerji alanı parıldadı.

           "Mantığına ne oldu, kardeşim? O, Ciara'yı öldürecek. Uyuyan Dünyası'nda işi bitince yeni hedefi biz olacağız. Morrígan, Son Tanrıça ve Tanrıların üzerindeki kontrolünü kaybetti, bunu fark edemeyecek kadar kör değilsin!" Dedi Macha adımlarını durdururken.

(KYS) Kızıl Tahtlar 2: Savaş (GxG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin