Bölüm 6: Huginn ve Muninn (Kısım I)

198 53 80
                                    

Bej rengi kumların üzerine ayak bastıkları an herkes etrafa bakındı; adanın geneline hâkim olan pembe çiçeklerle donanmış Zakkum çalılıklarının ve ağaçların yaprakları ılık esen rüzgarla hışırdıyor, ay ışığı hafif dalgalı denizin yüzeyine parlak b...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bej rengi kumların üzerine ayak bastıkları an herkes etrafa bakındı; adanın geneline hâkim olan pembe çiçeklerle donanmış Zakkum çalılıklarının ve ağaçların yaprakları ılık esen rüzgarla hışırdıyor, ay ışığı hafif dalgalı denizin yüzeyine parlak bir iz bırakıyordu. Kumların seyrelip yeşil çimlerin başladığı alanın ortasında iki katlı, genişliğiyle büyük bir alan kaplayan yapı duruyordu. Hala yanan loş sarı lambaları sayesinde açık pencerelerden içeri süzülen rüzgârın dalgalandırdığı beyaz, şerit kesimli tüller fark ediliyordu. 

    Aymira, aldığı derin nefesle teninde nemli, ılık bir his bırakan rüzgârın taşıdığı tuzlu deniz kokusunu içine çekti. Gözleri evin yükseldiği alana yönelirken, "Bahsettiğin ada burası mıydı?" diye sordu, yanında duran Casey'ye bakmadan. 

       Casey, eve doğru yürürken başını salladı.

       "Neredeyiz?" diye sordu Aymira, Casey'nin peşi sıra yürürken. Diğerleri de arkalarından ilerledi ve kahverengi-gri taşlardan oluşan yolu takip ettiler.  

       "Yunanistan." diye cevapladı Casey. Maun ağacından yapılmış kahverengi merdivenleri aşıp verandada ilerledi. Postallarının altında ezilen cam parçalarının çıkarttığı sesler ahşap gıcırtısına karıştı. Tabandan tavana uzanan kırık camın yanındaki sürgülü kapıyı iteledi ve hala çerçevede duran bir miktar camın yere dökülmesine sebep oldu. Kapı açılınca oluşan hafif cereyan beyaz tülleri Casey'ye doladı. Casey, şeritler halinde uzanan tülleri kenara itti ve kapı önünden çekildi. 

    Eve ilk giren Arashi oldu. Şu an onun için ilgisini çeken şeyleri cebe atmaktan daha önemli hiçbir şey yoktu. 

    Casey, Arashi'nin ardından ters bir bakış attı. "Aklından bile geçirme, Arashi." 

   Çocuk görünümündeki orman iblisi mavi gözlerini Casey'ye dikti fakat aynı anda kırılmış sehpanın kendine yakın olan ayağını cebine sokmaktan çekinmedi. Casey omuzlarını kaldıran derin bir nefes aldı ve sessizce çenesini oynattı. Arashi'ye laf dinletmek, deveyi iğne deliğinden geçirmekten daha zordu.  

      Aymira, kırık camlara basmamaya özen göstererek içeri girdi ve savaş alanı sonrası gibi duran ortam kargaşasını kısık gözlerle inceledi; salonun ortasındaki oturma grubuna ait olan iki koltuktan biri ters dönmüş, diğeriyse ortadan ikiye bölünmüştü. Yukarı kata bağlanan, ince bir demir üzerinde duran siyah mermer merdivenlerin iki basamağı kırılmış, beyaz duvarlarda oluşan oyuklardan dökülen toz gri zemine yayılmıştı. Zeminde, duvarda, eşyalarda; her yerde kurumuş kahverengi kan izi vardı. 

     "Ne yaşandı burada?" diye merakla sordu Corben. 

     "Dóchas." diye mırıldandı Casey. Gözcü karşısında oldukça direnmiş, mücadelesi saatler sürmüştü. Fakat Dóchas onu beklemediği bir anda -daha doğrusu sarhoşken- yakalamıştı. 

(KYS) Kızıl Tahtlar 2: Savaş (GxG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin