Yeni Dünya Düzeni (Kısım II)

214 57 161
                                    

Artemis ve Anubis kısa bir an birbirlerine bakınca, Aymira ve Corben'i saran büyü de kalktı. Yeni kurtarıcılarını bulmuşlardı. Ciara'ya artık ihtiyaçları yoktu. Bundan sonraki hedefleri tamamen Casey'yi ikna etmeye yönelik olacaktı. 

     Casey, kılıcın ucunu Ciara'nın boynundan çekti ve kalbine indirdi. Keskin uçtan akan sis yavaşça Ciara'nın göğsüne yayıldı. Casey, kılıcın uğultusunu kalbinde hissediyor, aslında kendine ait koca bir orkestranın şimdilik silik tınılarını duyuyordu. Değişim geçirdiği andan itibaren potansiyel gücünün ufacık kısmı herkesi etkisi altına almış, göğüslerde ve zihinlerde görünmeyen fakat kütlesi olan, dokunsalar parmakları ucunda hissedebilecekleri bir nesne gibi korku perdesi yaratmıştı. Gözleri tekrar, kuzgun kafası miğferinin göz çukurlarına denk gelen Morrígan'ın gözlerini buldu. 

     "En başından beri amacın buydu, değil mi?"

      Morrígan, sessizce beklemeye devam etti. 

      "Neden?" diye sordu Casey, kısa süren sessizlikten sonra. Sesine başka sesler de aşlik ediyordu.

      "Bana karşı geldin. Ve bunu kendin seçtin." Morrígan'ın ses tonu, duygulardan yoksundu. 

      Casey'nin gözleri Macha'ya, daha sonra da Nemain'e kaydı. "Sana karşı gelen sadece ben değilim. Kaderle itaat ettirmek yerine nerede hata yaptığını sor kendine." 

      "Sizi, özellikle de seni yaratarak en büyük hatayı yaptı zaten!" Macha'nın sesi titriyordu. Boğazına dayalı kılıç hayatına son verebilirdi fakat düşünceleri daha önemliydi. 

      Morrígan, ifadesiz yüzünü Macha'ya çevirdi. Kılıcı indirdi ve kolunu tutup dizlerinin üstünden kaldırdı. İki kardeş birbirlerine kısa bir an sessizce baktılar. Macha'nın içinde beliren affedilme hissi ağır bastı ve kolunu Morrígan'a sardı. Ciara hala hayattaydı ve Casey düşündüğünün aksine, Ciara'yı öldürmeyi reddetmişti. Hem de kader kitabında yazılı olana rağmen. 

        Casey, uğuldayan kılıcını Ciara'dan çekti ve elini uzattı. Ciara'nın parmakları sıkıca elini kavrayınca yerden kaldırdı. "Artık hak etmeyen ölmeyecek." Morrígan'a döndü. Kılıcın kabzasını hala sıkıca tutuyordu. "Yazdığın kaderi bana dayatmaktan vaz geç." Sisli kılıç havalandı ve Morrígan'ı işaret etti. "Buna niyetliysen, benim için Fraude'den bir farkın kalmaz." 

         Morrígan'ın başını saran miğfer bulanıklaşıp gözlerden kayboldu. Omuzlarının üzerinden göğsüne uzanan kızıl saçları adım attıkça hareketlenip duruldu ve kılıcın ucuna kadar ilerledi. Nemain, Morrígan'ı durdurmak için hareketlense de Casey'nin hareket edemediğinin farkına vardı ve durdu. 

        "Bana karşı savaş mı başlatıyorsun?" diye sordu Morrígan. Yüz hatları da ses tonu gibi ifadesiz, korkudan ya da sinirden yoksundu. Göğsünü saran kuzgun kabartmalı zırhı, sisli kılıcın sivri ucuna dayanınca ufak bir metalik çınlama duyuldu. 

        Casey'nin vücudu titredi ve sisli gözleri kısıldı. Eskisi kadar etkilenmiyordu Morrígan'ın büyüsünden. Hareket eden ilk uzvu parmakları oldu. Ufak hareketler gittikçe çoğaldı, kılıcı tutan kolu daha da titredi. Derken bir anda vücudunu saran donukluk çözüldü. Fakat eli bomboş kalmıştı; kılıç hızla avucundan kaymış, kabzası Aymira'nın parmakları arasına yerleşmişti. Casey boş olan elini indirdi ve öylece Aymira'ya bakakaldı. Aymira'da elindeki sisli kılıca bakıyor, uzvu gibi hissettiği kılıcın eline gelmesini, sadece kolunu uzatarak nasıl başardığını sorguluyordu. 

        Morrígan'ın katı yüz hatları ufak bir gülümsemeyle yumuşadı. "Aynı taraftayız, Tine. Dostun olarak görmüyorsan, düşmanın olarak da görme." 

(KYS) Kızıl Tahtlar 2: Savaş (GxG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin