Ín Aínm Cassandra (Kısım VI)

202 51 83
                                    

6 Aralık 2022, Troia

Güneş, gökyüzünü saran kar bulutları üzerinden çekilirken, Casey'nin ordusu savaş meydanındaki yerini aldı. Siyah deniz Troia kıyısı boyunca uzanıyor, kumlara çarpan dalgalar uğursuz bir gürültü çıkartıyordu. Yeşillik alanın üstü kalın bir kar tabakasıyla kaplıydı. Demirci tanrı Hephaistos, bağlılık yemini etmiş, tepeye kurduğu körüklü ocağında savaşçıların aletlerine güç katıyordu. Hekabe, yeminini ettikten sonra ordu arasındaki yerini almıştı. Afrodit, kendine ve Diana'ya inanan pagan cemiyetlerini yanında getirmiş, Casey önünde diz çökmüştü. Leto'da yeminini tamamladı, Artemis ve Diana'nın durduğu sırada kendine yer buldu.

             Casey, bir arada duran ve etrafı dikkatle izleyen ordusuna göz gezdirdi. Fısıltılar halinde yükselen uğultular ve heyecanla alınan nefes sesleri birbirine karışmış, hareket etkisiyle titreyen kılıçlar, kalkanlar ve baltaların çınlayan sesleri açıklığa yayılmıştı.

            "Seni bücür!"

             Hephaistos'un gürlemesiyle gözler o yöne çevrildi; Arashi, demirci tanrının tezgâhından çaldığı -bir miktarını koluyla göğsü arasına sıkıştırdığı- parıldayan demir ve altın külçeleriyle, Aymira'ya doğru koşuyordu. Hephaistos ise koca karnının altından görünen çarpık, ince bacaklarıyla topallayarak, Arashi'ye yetişmeye çalışıyordu.

               Aymira, Arashi'yi elbisesinin ensesinden yakaladı ve diz çöktü. Koluna sıkıştırdığı külçeleri alırken, Hephaistos ancak yanlarına varabilmişti. Arashi çığlıklar atıp debelendi fakat sonunda pes etti. Cebine attığı iki külçeyi kendi rızasıyla çıkartıp tanrıya uzattı.

              "Beş külçe daha!" dedi Hephaistos, kulak tırmalayan sesiyle.

              Aymira, zihin bağıyla Arashi'ye çaldıklarını iade etmesini, aksi taktirde yanında duramayacağını söyledi. Külçeler demirci tanrının koca avucuna yerleşti ve Hephaistos, topallayarak ocağının başına döndü.

              "O şey, tam olarak nedir?" Beyaz perçemleri gözlerine dökülmüş Thanatos, Arashi'ye doğru ilerledi. Her adımında kahverengi deri pantolonundan gıcırtılar yükseliyordu. Bel üstünde sadece sırtına astığı kılıç kınının göğsünden geçirdiği çapraz askısı vardı. Karanlığa rağmen, griye çalan beyaz teni olması gerekenden daha fazla parıldıyor, derisine işlenmiş sayısız dövme, uzuvlarını oynattıkça hareket ediyormuş gibi duruyordu.

             "Japon Orman İblisi." diye yanıtladı, Casey.

             "Yani, bir çeşit İye." Thanatos, sarı gözlerini ilgiyle Arashi'de gezdirdi. "Soyunun sonuncusu mu?"

             Casey'nin gözleri kısıldı; Thanatos'un niyetini anlamıştı. Konuşmayı kısa kesmek için net cevaplar verdi. "Türü hakkında hiçbir bilgi yok. Birine denk gelmek tamamen şans işi."

             "Hım," Thanatos başını yana doğru eğince, boğaz çıkıntısına denk gelen dövmesi hareketlendi. "Onu, bana satar mısın?"

              Casey reddetmek için hazırlandı fakat Aymira daha erken davrandı; Arashi'yi arkasına çekti ve başını iki yana salladı. "Satılık değil."

              Thanatos'un soluk pembe dudakları kıvrıldı. "Demek, pazarlığı seninle yapmam gerekecek."

              "Aslına bakarsan, Than," Nyks, kolunu oğlunun omuzuna sardı ve onu tepeden aşağı yönlendirdi. "Şimdilik bir pazarlığa girişmemen en iyisi." İkisi tepeden indiler ve ordunun arasına karıştılar.

(KYS) Kızıl Tahtlar 2: Savaş (GxG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin