Bölüm 1: Anılarımıza Yabancı

868 37 16
                                    

Bir hasretlik yüzün vardı,
İçinde bir hüzün vardı,
Söyleyecek sözüm vardı.

Bu kalp seni unutur mu?

Bu Kalp Seni Unutur Mu? - Fikret Kızılok


Tam karşımda bana meydan okuyan kahverengi gözlü kadına bakıyordum. Yüzünün önüne gelen birkaç tel saçı umursamazca geriye doğru attı. Gözlerime öyle iddialı, öyle kendinden emin bakıyordu ki, 2 yıldır asla sarsılmamış olan özgüvenimin ona karşı yeterli olup olmadığını sorguladım.

Şu son iki yılda bana meydan okuyan kimse olmamıştı. Kim okuyabilirdi ki? Bana meydan okuyacak cesareti gösterebilecek biri yoktu hayatımda. Oysa o; cesarete ihtiyaç duymadan yapıyordu bunu. Normal bir şeydi onun için.

O; benim bütün zaaflarımı bilen kadındı. Benim neye alerjim var, neyden nefret ederim, neyi severim, neden severim, acılarım, mutluluklarım... Hepsini o bilirdi, hepsinin sebebi oydu belki de... Acı çekmemin, mutlu olmamın, bir şeyi sevmemin veya sevmememin.

Esra Erten. Beraber büyüdüğüm, acılarımı dindiren, âşık olduğum kişi. Dükkanlarının yandığı gün de, üstü başı dağınık bir şekilde bana evlenme teklifi edip beni havalara uçuran, 4 yıl sonra da, "Ben sana hiç âşık olmadım!" Diyerek bana hayatından sessizce çıkıp gitmemi emreden, beni parçalara ayıran kadın; Esra Erten.

"Bana tekrar âşık olmaktan korkuyorsun, o yüzden işe almıyorsun beni." Dedi, yüzü ve bakışlarına uyan iddiali ses tonuyla.

Ben; Ozan Korfalı. Milenyum Soft'un başarılı CEO'su, Yakındakiler uygulamasının fikrini bulan ve geliştiren, kodlayan kişi.

"Hah!" Dedim alayla, kısa bir şekilde gülerek. Söylediğinin ne kadar saçma bir şey olduğunu hissettirmek istiyordum. "Ben? Sana tekrar âşık olacağım? Öyle mi?" Dedim sesimdeki alaycı tınıyı bozmadan. Yüzümü ona yaklaştırdım. "Hayallerini yıkmak istemem ama, o iş çoktan bitti. Ben yıllar önce seni kalbimden söküp attım." Yalan. "En ufak bir duygu yok sana karşı içimde." Sen bu kadar iyi yalan söylemeyi nereden öğrendin Ozan? Bana da öğret.

"İnanmıyorum sana." Dedi, o da bana bir adım atarak. Yüzlerimizin arasında çok az mesafe vardı. "Kanıtla. Beni işe al ve benden korkmadığını kanıtla." Dedi. Bana meydan okuyordu. 

"Sen bilirsin, inanmazsan inanma." Dedim ilkokulda arkadaşlarıma trip atarken yaptığım gibi. Çok da umrumdaydı da de Ozan. "Benim kimseye kanıtlayacak bir şeyim yok." Dedim ve onu orada bırakarak arabama doğru gittim. Ona son bir bakış atıp arabamın arka koltuğuna oturdum. Şoför arabayı çalıştırdı ve yola çıktık.

Az önce konuştuğum kişi benim eski karım. Esra Erten. 2 yıl önce beni terk eden kadın. Ve şimdi, hayatıma geri girmeye çalışıyordu. Amacı neydi, hiç bilmiyorum. Ona para teklif etmiştim, kabul etmemişti hatta çeki yırtıp suratıma fırlatmıştı. Kabul et, cooldu. Hayır, şaşırtıcıydı. Ve daha da şaşırtıcı olan, hem o parayı almayıp, hem de hayatıma girmeye çalışmasıydı. Amacı neydi? Hayatından sessizce çıkıp gitmemi söyleyen oydu. Şimdi hayatıma gürültülü patırtılı bir şekilde girmeye çalışmaya hakkı var mıydı? Kesinlikle hayır.

Eve vardığımda sinirle kapıyı açıp, ardından aynı sinirle çarptım. Alışık olduğum manzara aynen karşımdaydı; Ayaz ve Musa büyük koltuğa oturmuş, ellerinde benim asla içmediğim ve içmeyeceğim türden enerji içecekleriyle Beşiktaş - Galatasaray maçını büyük bir heyecanla izliyorlardı. Bu arada koltuk da cips kırıntılarıyla dolmuştu. Ben Fenerbahçe'li olduğumdan, diğer maçların sadece sonuna bakarım.

Sen Beni Güzel Hatırla | Esra & OzanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin