Herkes nasıl bebek yapılır, biliyor,
Ama kimse nasıl babalık yapılır bilmiyor....
Baban nerede?
Söyle bana, baban nerede?
Onunla konuşmama gerek bile olmadan neyin yolunda olmadığını anlar her zaman...
Ah, kutsal baba, söyle bana, nereye saklandın?En az bin kere parmaklarımı saymış olmalıyım.*
Papaoutai
StromaeSaklambaç oynarken parmakları saymaktan bahsediyor, yani babasının gelmesini beklerken en az bin kere daha saydığını söylüyor. *
15 Şubat 2003
Esra nihayet dışarı çıktığında sanki oradan geçiyormuş gibi yaparak önüme baktım ama beni görmesini bekliyordum aslında.
Bu kadar çok kar varken neden okul tatil olmuyordu bilmiyorum ama Esra'yı göreceksem pek de şikayetim yoktu.
"Ozan," neşeli sesiyle başımı kaldırıp üstüne kalın, beyaz bir mont giymiş Esra'ya baktım.
Ona görünce elimi cebimden çıkartıp burnumun ucuna kadar düşmüş gözlüğümü düzeltip geldiği yöne döndüm.
"Günaydın!" Dedi tam karşımda durduğunda.
"Günaydın," dedim engel olamadığım bir gülümsemeyle.
"Hava çok soğuk," dedi ellerini cebine sokarak, beresi yoktu, kahverengi saçlarının üzerine kar taneleri düşüyordu.
"Öyle." Dedim yere bakarak, utancımdan doğru dürüst konuşamıyordum ki.
"Okula beraber yürüyelim mi?" Diye sordu. Zaten bunu bekliyordum, dedim kendi kendime.
Başımı salladım ve okula doğru yürümeye başladık, sokaklarda abiler, ablalar da yürüyordu ama yaşıt birini görmemiştim.
Benim bir berem vardı, siyah, yün bir bereydi; annemin tam olarak nasıl aldığıyla ilgili hiçbir fikrim yoktu ama bana da Ayaz'a da bere almıştı. Ayaz bereyi takmasına rağmen hastaydı şu an, o ayrı.
Esra'nın üşüdüğünü görmemek mümkün değildi, ellerini cebine ne kadar sokarsa soksun kulaklarının kızarıklığı her şekilde belli oluyordu.
Yandan ona baktım, bana göre kısaydı; tanıştığımızdan beri aramızda bir boy farkı vardı ama son zamanlarda iyice artmıştı, neredeyse burnuma zor geliyordu.
Burnu da kızarmıştı, yanakları da, en çok da kulakları. Ağzını açıp da ben üşüdüm demiyordu; ailesinin ne ona ne abisine bere alacak bir parası vardı. Menekşe Teyze gece gündüz çalışıyordu ama yine de Yalçın Amca'nın projelerinden gelen hacizden kaçamıyorlardı, biliyordum çünkü bir hafta önce yine kış günü evlerine haciz gelmişti.
Koluna hafifçe dokunarak onu durdurdum, bir şeyi yapmayı düşünerek değil aniden, içimden gelen bir dürtüyle yapmıştım bu hareketi.
Durup bana döndüğünde meraklı, parlak gözlerle bana bakıyordu. Gülümsedim ve gözlerimi yere indirdim, utanç bedenimi kaplamıştı o an.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Beni Güzel Hatırla | Esra & Ozan
Fanfiction"Zaman ilaç derler ya Esra, ellerin neden uzak hâlâ?"