"Günaydın dedektif."
Nanaba ona selam veren polislere karşılık verip önüne polis arabası çekilmiş kafeden içeri girdi. Saat sabahın yedisiydi, üşüdüğü için ceketine biraz daha sıkı sarıldı. Her ne kadar keyfi yerindeymiş gibi görünmeye çalışsa da değildi. Jeager dosyasında hala ilerleme kaydedemediği için -ve delirmemesi için- Erwin ona kafasını yeni bir olayla dağıtmasını söylemişti. Tavsiyesine uysa da bunun kendisine bir yardımı dokunacağını düşünmüyordu çünkü bu yalnızca basit bir ihbardı. Ilgi çekici ya da kafa dağıtıcı bir yanı yoktu. Yine de denemeye çalışacaktı... Ellerini cebine sokup kenarda not defterine bir şeyler yazan Mike ın yanına yürüdü.
"Günaydın."
Mike onu duyunca başını defterden kaldırıp selam verdi. Nanaba, adamın soluk mavi gözlerinde istemeden bir endişe sezdi ancak kısa sürmüştü. Nedenini anlayamadı. "Senin ne işin var burada? Jeager dosyasıyla ilgilendiğini sanıyordum."
Nanaba omuz silkti. "Biraz uzaklaşmak iyi gelir diye düşündüm... Ee, konu nedir?"
"Önemli bir yanı yok. Usulsüzlük." dedi Mike basitçe. "Eğer dosyandan uzaklaşmak istiyorsan kafana davalara veremezsin, evine gitmen daha yerinde olur."
Nanaba güldü. "Erwin tam tersini düşünüyor."
"Buraya gelmeni Erwin mi istedi?"
"Evet." dedi Nanaba, yine o endişeli ses tonu sezmişti sarışın adamdan. "Bu bir sorun mu var?"
"Tanrım..."Mike yorgunca iç çekti. "Bu her şeyi açıklıyor."
"Neyi açıklıyor?" Nanaba bu sefer sinirlendi. Alnına düşen kısa sarı saçları geriye doğru itti. "Çıkarsana ağzındaki baklayı Mike."
Mike ağzını açtı, ardından geri kapattı. Rahatsızca kalemiyle kafenin arkasına işaret etti. "Kendin görsen daha iyi."
Nanaba ellerini cebinden çıkarıp tezgahın arkasına yürüdü. Mutfakla kafeyi ayıran beyaz tozlu kapıyı ittirince Mike ı rahatsız eden şeyin, kimin olduğunu kendi gözleriyle gördü. Ackerman. Onun burada ne işi vardı? Üstelik yalnız da değildi. Üç genci genci sorguya çekiyordu.
"... Baştan anlatın şunu." dedi adam. Sinirle burnunun kemerini sıktı. "Ve sen. Kel olan. Bağırma."
"Anlatılacak hiçbir şey yok ama." dedi oğlan huysuzca. "Biz yanlış hiçbir şey yapmadık."
"Kafeye mühür vurulduğu halde önünde dondurma satışı yapmaya devam ediyormuşsunuz. Bunun yasak olduğunu bilmiyor musunuz?" dedi Levi, ellerini göğsünde kavuşturdu.
"Yok öyle bir şey." dedi oğlanın yanındaki bakır saçlı kız. "Size bunu kim ihbar etti?"
"Bunu bir önemi yok-"
"Sen ne yaptığını sanıyorsun?"
Nanaba daha fazla dayanamadı. Öfkesine hakim olamadan Levi ın yanına yürüdü. Adam girişinden pek de etkilenmiş görünmüyordu. Nanaba ya ilgisiz bir bakış attıktan sonra gençlere geri döndü. "Neden kafeye mühür vuruldu?"
"Biz-"
"Cevap vermek zorunda değilsin." Nanaba yeniden araya girdi. Kızın susması için elini havaya kaldırmıştı. "O bir polis değil, rızan olmadan seni sorguya çekemez."
Sasha, Connie ve yanlarındaki kumral oğlan birbirlerine baktılar. Rahatladıkları aşikardı. "Öyleyse gidebiliriz?"
"Hayır." dedi Levi. Nanaba ya döndü. Yüzünde ters bir ifade vardı. "Karışma."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACKERMANS
Fanfiction"Bu dünya uğruna yaşamaya değer birçok güzellikle doluydu. Fakat Ackermanlar için... Başından beri acımasızdı." * Attack on Titan için yazılmış bir Polisiye AU dur. *Levihan *Eremika Umarım beğenirsiniz. Keyifli Okumalar... (Kapaktaki fan art nx...