29. Bölüm ~ Bakışlar ~

577 79 156
                                    

"Sana inanamıyorum Levi. Hediye dükkanından alınabilecek tonla şey varken sen Erwin e kalem mi aldın?" 

Aldığı hediyeden gayet durur duyan Levi, somurtan Hange yi umursamadı. Dükkandan dışarı çıktıklarından beri yanında sızlanıp duruyordu. Neredeyse Levi yı dükkandan başka bir şey almadığına pişman edecekti. Dükkanda satılanların harika şeyler olduğu da söylenemezdi. "Bahçe cücesi mi almamı tercih ederdin? Sattıkları yüzünden kapısına kilit vurulmalı..." 

Hange kaşlarını büzdü. "O dükkana bayılırım, oldukça egzotik şeyler satıyor." bileğindeki saati kontrol etti. "Eğer vaktim olsaydı seninle uzun uzun tartışırdım ama gitmeliyim, geç kalıyorum." 

"Nereye gidiyorsun?" dedi Levi. 

"Armin ile buluşacağım, sana bahsetmiştim. Projesi konusunda yardım almak için buluşmak istemişti." dedi Hange. "Partide görüşürüz." 

"Hange." 

"Ha?" 

Levi yorgunca iç çekti. "Trafik lambasına el sallıyorsun." 

"Oh..." Hange şaşkınca gözlerini kırpıştırdı. "Ben de neden birden boyun bu kadar uzadı diyorum." kuzu kuzu güldü. "Kusura bakma." 

"Lanet gözlüklerini neden takmadın boktan gözlük?" diye homurdandı Levi. "Dükkanda takıyordun."

Hange saçını kaşıdı. "Şey... Şu ışıklı büyük teleskoba bakarken kaybetmiş olabilirim... Ama geri dönüp alabilirim." 

"Parti yarım saat sonra. Geri dönene kadar ara sokaklarda kaybolup gidersin." dedi Levi. 

"Doğru." Hange kabul etmek zorunda kaldı. Kaşlarını büzdü. "Sanırım Armin i arayıp gelemeyeceğimi söylesem daha iyi olur... Zavallı çocuk çok üzülecek."

Levi iç çekti. Onunla tanışana kadar vicdanının yerini çoktan unuttuğunu sanıyordu. Yarım saat daha inekçe şeyler dinlemeye hiç niyeti yoktu ama Hange nin kör kör dolaşırken kuytu köşelerde kendini kaçırtıp başına kalmasını istemiyordu. Bunu yapıyor olduğuna inanamadı. Ellerinden birini cebinden çıkardı, girebilmesi için kolunu uzattı. 

Hange gözünü kıstı. "Ne yapıyorsun öyle?"

"Yürürken kolumu tutarsan düşmezsin." Levi ona bakmadı, gözleri hala yoldaydı. 

"Benimle mi geleceksin?" dedi Hange şaşkınca, ona kocaman gülümsedi. Neşeyle uzattığı kola girdi. "Teşekkürler Levi. Çok kibarsın." 

Levi, bir şey söylemedi. Hange ile kaldırımda yürürken kendini tuhaf hissetti. Daha önce hiç kimse ona böyle bir şey söylememişti. Hange kol kola yürürken bile kıpır kıpırdı. Sürekli etraftaki bir şeylere parmakla işaret edip duruyordu. Levi ya hayatının hiçbir köşesinde ihtiyaç duymayacağı şeyler anlattı. Kanalizasyon sistemi, uçamayan kuşlar ve arabaların doğaya saldığı egzoz miktarı bunlardan birkaçıydı. Hepsini birbiriyle nasıl bağladığı hakkındaysa hiçbir fikri yoktu. 

Burnuna bir ıslaklık düştü. Başını yukarı kaldırdığında gökyüzünden yağmurun çiselemeye başladığını fark etti. Ekim ayına yeni girmişlerdi. Havalar nihayet yazın bunaltıcı sıcağını terk edip soğumaya karar vermişti. Neyseki dondurma dükkanına varmışlardı, bu yüzden ıslanmak zorunda kalmadılar. Levi, kapıyı önden ittirip Hange nin geçebilmesi için yol verdi. O kapıyı açar açar açmaz bir çan sesi içeriyi doldurdu. 

"Armin daha gelmemiş." dedi Hange, etrafa göz attı. "O gelene kadar dondurma yemeye ne dersin? Bu seferki benden." 

Levi itiraz etmedi. Hange içeri girdiklerinden beri telefonunu kurcalayan dazlak oğlanın yanına yürürken masalardan birine oturdu. Bu bir zamanlar Mikasa nın çalıştığı o dondurma dükkanıydı. Şehre inmeye niyetlendiği zaman onu da arabayla dükkanın önüne bırakırdı. Sadece o, Mikasa ve Kenny vardı. Katillik işlerine rağmen o zamanlar daha monoton bir hayatı olduğunu fark etti. Bazı işleri halletmek günlerini alırdı ancak bittiğinde yaptığı tek şey evinde oturup çayını içmek ve kitap okumaktı. Saçma sapan doğum günü partilerine katılmazdı. 

ACKERMANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin