"Güvendiğiniz dağlara karlar yağdığında, en güzel çare dağ ile karı baş başa bırakmaktır."
Mevlana
*
Tarih bir şekilde tekerrür ediyordu.
Elleri kelepçeli, daracık sorgu odasının loş floresan lambası altında bir sandalyede oturan Levi, anı seline kapılmaktan alıkoyamadı kendini. Oysa aynı masaya bir daha oturmayacağına kendi kendine söz vermişti. O zamanla bu zaman arasındaki tek fark, masumiyeti ve onu sorgulayan polisti. Dedektif Nanaba tüm öğleden sonrasını onu konuşturmak için harcamıştı ve boşa kürek çektiğini hala idrak edebilmiş değildi.
Kadının biraz daha gerisinde dikilen sırık polis de sesini çıkarmıyordu. Kollarını göğsünde kavuşturup sırtını arkasındaki duvara dayamıştı, gözleri sürekli üzerlerindeydi. Levi ya sanki her an kadına saldırabilirmiş gibi bakıyordu.
"Biliyorsun... Susmaya devam edersen mahkemeye çıkma şansın olmayacak." Kadın bunu belki de yüzüncü defa tekrarlıyordu. Ondan ne söylemesini bekliyorlardı ki? Her şart altında zaten ne söylediğini dinlemeden kodese göndermeye hevesli değiller miydi?
"Tch."
Nanaba çıkardığı alaylı sese tek kaşını kaldırdı. Bunun saatlerdir söyledigi ilk kelime olması onu belli ki heyecanlandırmıştı. "O kadar komik olan ne?"
"Bana olan sevginiz göz yaşartıcı." dedi Levi yavaş ve ruhsuz bir tonda.
"Mahkemeye çıksam da beni parmaklıkların ardına hapsetmeyecek misin? Ne diye ifademi almakla zaman harcıyorsun?""Polisleri kafanda nasıl görüyorsun bilmiyorum fakat biz geri kafalı ya da barbar değiliz Ackerman." dedi Nanaba ciddiyetle. "Bu zamana kadar seni dinlemeyecegimizi düşündügün için sustuysan koca bir aptalsın."
"Hayır, daha çok çıkarcı, yalancı ve düzenbazsınız." dedi Levi. Sonradan söylediklerini görmezden geldi. Bir an gözleri Nanaba nın elindeki bir noktaya kaydı. Yüzüğüne bakıyordu. Tek kaşını kaldırdı. "Ah... Demek sırık ikna etti."
"Orada ne oldu?" dedi Nanaba sabırla. Hazır konuşmaya başlamışken o malum soruyu tekrar sordu. "On dört kişiyi sen mi öldürdün? Neden Kraliyet ailesini rehin aldınız?"
Levi iç çekti. "Anlattığın hiçbir şeye zaten inanmayacaksın. Neden sadece beni içeri tıkıp camın arkasından bizi izleyen dangalakları bu azaptan kurtarmıyorsun?"
Kuşkusuz şuan arkada bu görüşmeyi izleyen bir oda dolusu polis vardı. Hepsi ona öfke kusuyor olmalıydı fakat it gibi de yanına yaklaşmaya korkuyorlardı. Nanaba ne doğruladı ne de yalanladı. Sabit bir yüz ifadesiyle onu izlemeye devam etti.
"Seni dinleyeceğim. Ben herkese adil davranırım. Kana susamış bir katil olsa bile."Levi gözlerini devirdi.
"Ayrıca," diye ekledi Nanaba, kollarını göğsünde kavuşturup sandalyesinde geriye yaslandı. "Hapse gönderileceğini nereden çıkardın? Avukat istemedin, suçunu inkar da etmiyorsun... Bu şartlar altında hakkında verecekleri hüküm belli."
Levi bu kez şaşırdı. Onu hapse tıkmak için yanıp tutuşmuyorlar mıydı? Oh, hayır yine aynı trane... Kaşlarını çattı. "Yine zorla dedektifçilik oynatacaksanız buradan ancak cesedim çıkar."
"Hayır ama susmaya devam edersen gerçekten cesedin çıkacak." dedi Nanaba. "On dört kraliyet çalışanını katlettin. Sence yaşamana izin verirler mi sanıyorsun? Uyutulacaksın."
Nanaba adamın tepkisini dikkatle izledi. Öyle bir karar henüz çıkmamıştı, sadece Levi yı konuşmaya ikna etmek için blöf yapıyordu. Belki öleceğine inanırsa anlatırdı. Her insan hayatta kalma içgüdülerine sahipti. Öleceğini anladığı an tüm canlılar kaçmak için mücadele ederdi. Beyinleri hayatta kalmak için yollar arardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACKERMANS
Fanfiction"Bu dünya uğruna yaşamaya değer birçok güzellikle doluydu. Fakat Ackermanlar için... Başından beri acımasızdı." * Attack on Titan için yazılmış bir Polisiye AU dur. *Levihan *Eremika Umarım beğenirsiniz. Keyifli Okumalar... (Kapaktaki fan art nx...