85. Bölüm ~ Rod Reiss ~

379 47 54
                                    

"Bir kadının sevgisi, bir erkeğin nefretinden daha fazla korkulmalıdır."

  Sokrates

*

"Ne zaman yemek yiyeceğiz?" 

"Ha? Salak mısın Sarah! Görevdeyiz burada." 

Bakır saçlı kız omuz silkti. "Vizyonsuzsun." 

"O da ne demek şimdi?"

"Paradis in en eğitimi hizmetçileri ve aşçıları iki dudağımızın arasından çıkacak emre bakıyor. İstersem hepsine koca bir şehri doyuracak kadar yemek yaptırabilirim." 

"Ah... Sash- yani Sarah biraz haklı." Connie guruldamaya başlayan karnını ovarken yüzünü buruşturdu. Saatlerdir hiçbir şey yedikleri yoktu. "Hem onlara da iş çıkar. Baksana, hepsi boş boş oturuyorlar." 

Kalede çalışan herkesi rütbesine bakmadan taht odasına doldurmuşlardı. Hepsi elleri ve ayakları bağlı bir şekilde yerde oturuyorlardı. Planı başarılı klan tek şey serumdu. O olmadan bu kadar kısa sürede asla başarı elde edemezlerdi. 

"Olmaz." Jean kaşlarını çattı. "Gözümüzü üzerlerinden ayırmak yok."

Kale muazzamdı. Altından vazolar, kristalden yapılma şamdanlar, kadife perdeler... Henüz diğer odaları gezmeye fırsatları olmamıştı ancak hiçbir yerin taht odasını geçemeyeceğinden emindi. Üzerinde alevlere benzeyen işlemeler olan uzun taht bile tek başına görkem katmaya yeterdi. Jean her zaman kalenin içinin neye benzediğini merak ederek büyümüştü. Orada çalışanların ne kadar şanslı olduğunu, yapmak zorunda oldukları tek şeyin tahtında uyuklayan kralın yemeğini önüne getirmek olduğunu sanırdı. Efor sarf edilmeyecek basit işlerle milyonları kazanmak... Demek böyle bir günde kaleye girmekti kaderi. 

Kralı tahtından ederek.

Sonlarının ne olacağını bilmiyordu.. Armin nin zekası, diğerlerinin kuvveti ve Kaptan Levi ın desteği ile buraya kadar gelmişlerdi. Oysa soygun planında patlarlar sanıyordu. Onun dışında herkesin bir amacı vardı. Sasha, Connie ve Armin Foster dan intikam almak istiyorlardı. Mikasa Armin e kendini kanıtlamaya çalışıyordu. Eren kraliyet ailesine kafayı takmıştı, Paradis in intikamını almak istiyordu. Historia nın ailesiyle hesaplaşmak istediği konular vardı. Kaptan Levi ise polislerin güvenilir olmadığını kanıtlamak istiyordu.

Peki Jean nin amacı neydi? Onun bu soygundan hiçbir kazancı olmamıştı. Kralın tahtan indirmek de onu pek ilgilendirmiyordu. İstediği tek şey boş ve sıkıcı hayatını anlamlandıracak bir şeyler yapmaktı. Yani... Hayır, aslında bununla da ilgilenmiyordu. Eğer hiç New York tan ayrılmamış olsaydı şikayet etmezdi. Hayatının en güzel iki yılını orada geçirmişti. Ne vardı sanki evde kalsaydı?

İllaki dünyayı kurtaran olmak zorundalardı değil mi? 

"Hey, ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz?" 

Eren kızgın kızgın yanlarına yürüdü. En çok da piçin uzattığı yeni saçlarından nefret ediyordu. Kaptan Levi kalenin içindeki tüm sorumluluğu ona bıraktığından beri kendini bir şey sanmaya başlamıştı. Jean ters ters baktı. "Ne var?" 

"Maskenizi çıkarmayın demiştim." Yüzünü göremiyordu ancak kısılmış yeşil gözlerinden kaşlarını çattığını anladılar. "Yüzünüzü gördüler." 

Elleri bağlı oturan ayak takımına baktı. Hepsi korkudan titriyorlardı. "Ne olmuş? İçerisi sıcak. Bizi gözcü diye başlarına dikmek yerine kendin nöbet tutsaydın o zaman. İçeride kendin maskesiz dolaşmasını biliyorsun." 

ACKERMANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin