☪ 7. BÖLÜM
"Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl!"
Gözlerimi kırpıştırarak açtığımda boğazımdaki şiddetli yanma hissiyle yüzümü buruşturdum, ister istemez yutkundum. Uzun zamandır susuz kaldığım için yutkunurken inanılmaz derecede zorlanmıştım. Dünya etrafımda dönüyor, başıma ağrılar giriyordu. Her anlamda yoğun bir bitkinlikle mücadele ediyordum. Bazı sesler duyuyordum ama şuan kelimelere yoğunlaşamıyordum.Zihnime son yaşadığım sahneler hücum ederken çıldıracak gibi oldum. Nefesimi bir anlığına tuttum. Ardından günlerce nefes almamış gibi derin bir iç çektim. Bulunduğum durum beni bitiriyordu ve benim bir an önce silkelenip analiz yapmam gerekiyordu.
Bileklerimde orantısız bir acı mevcuttu. Sırtım ise pürüzlü bir yüzeye dayanmış olmalıydı ki sızlıyordu. Başımı kaldırıp bileklerime baktım ilk olarak. Şaşırtmadı gördüğüm görüntü. Bileklerimden arkamdaki mağaranın pürüzlü duvarına kalın halatlarla bağlamıştım. Neyse ki oturuyordum ve sırtım mağara duvarına yaslanmıştı. Bu pozisyonda uzun süre kalmış olmalıydım ki her uvzum uyuşmuştu sanki. Yerimde biraz hareket etmeye çalıştığımda hissettiğim acıyla yüzümü buruşturup kaşlarımı çattım. Bakışlarımı rutubetten küflenmiş mağarada gezdirdim.
Tam karşımda Altay'ın kanlı bedenini görünce hissettiğim fiziksel acı büyük bir kalp sancısına dönüştü. Vücudu sarı, kırmızı ve mavi kablolarla sarılmıştı. Ona ne yapıyorlardı böyle? Etrafında birkaç adam vardı ve sağ kısmında Yılan bulunuyordu. Kendi aralarında Arapça konuşuyorlardı Altay'a bakarak. Altay'ın ise gözleri onu ilk gördüğümde olduğu gibi kapalıydı. Neden uyanmıyordu? Kafam allak bullak olmuştu. Beynim düşünmekten çatlayacaktı.
Ben hiç iyi değildim. Gerçekten değildim. Böyle bir şey nasıl mümkün olabiliyordu? Şuan Altay'ın benim karşımda ne işi vardı? Onun sınırda görevde olması gerekmiyor muydu? Burası neresiydi? Bir dakika! Hiç sorgulamadığım soru beynimin tüm loblarında yankılanmaya başladı.
Ben neredeydim?
İstanbul'da olmadığıma emindim ama Türkiye'nin hangi ilinde olduğumdan emin değildim. Şuan aklıma tek bir ihtimal geliyordu: Kilis. Altay'ın göreve Kilis'e gelmesi ve şuan tam karşımda bulunması Kilis'te olduğumun kanıtı gibiydi. Anlamadığım şey neden bu hâlde olduğuydu. Yaşadıklarıma anlam veremiyordum son zamanlarda. Onu birdenbire görmek düşüncelerimi körleştirmiş, algılarımı kapatmıştı. Kendime ciddi anlamda gelmem şarttı.
Dolan gözlerimden ister istemez bir yaş yanağımdan süzülüp çeneme doğru ilerledi. İçimde biriktirdiğim duygular gözyaşlarına dönüşerek yüzüme yansıyordu. Vücudum yorgundu, Altay'a yardım edemeyecek kadar kendi psikolojik ve fizyolojik savaşımı veriyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EKSTREM
RomanceAşkın barut kokan hâli... UYARI! → İncelemekte olduğunuz kitap 16 yaş ve üzeri için uygundur. Olumsuz örnek oluşturabilecek unsurlar içermektedir. → Kitaptaki olaylar, mekanlar ve kişiler tamamen hayal ürünüdür. → (Ç)alıntı durumunda yasal işlem b...