Aşkın barut kokan hâli...
UYARI!
→ İncelemekte olduğunuz kitap 16 yaş ve üzeri için uygundur. Olumsuz örnek oluşturabilecek unsurlar içermektedir.
→ Kitaptaki olaylar, mekanlar ve kişiler tamamen hayal ürünüdür.
→ (Ç)alıntı durumunda yasal işlem b...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
☪ 8. BÖLÜM
"Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl."
Birkaç saniye boyunca karşımdaki Altay'la bakıştık. Ne hissedeceğimi bilemiyordum. Bütün duygularım birbirine girmiş, kördüğümden daha beter bir hâle gelmişti. Az önce yaşananlardan olsa gerek kalbim hem korkuyla hem de aksiyonun yaratmış olduğu adrenalinle dehşet bir hızda atıyordu.
"İyi misin?" diye soran Altay bakışlarını benden kaçırıp hemen arkama geçti. Cebinden çıkardığı bıçak yardımıyla bileklerimdeki ve ayaklarımdaki halatları açmaya çalışırken ona ne diyeceğimi bilemedim.
"Bilmiyorum." diye söylendim şaşkınlıkla.
Benim susmamla başka bir şey söylemeyip parçalanmış kollarımı ve ayaklarımı halatlardan kurtardı. Bedenim serbest kalır kalmaz ayakta durmakta zorlandım çünkü uzun süredir ayakta kaldığımdan ve ağırlığımın büyük bir kısmını kollarıma verdiğimden ötürü tüm vücudum yorgun düşmüştü. Sarsılarak yalpaladım. Yere düşmeme ramak kala arkamdan sırtımı saran kollar sayesinde dik durabildim. Yanımdaydı, kollarının arasındaydım. Hayal gibiydi her şey. Sanki gözlerimi açtığımda tüm bu sahneler toz bulutu gibi dört bir yana savrulacaktı.
"Üzgünüm." diye fısıldadı saçlarıma doğru.
Sustum kaldım. Sanki konuşursam tüm büyü bozulacakmış gibiydi. Kalbim istemsizce kuş gibi kanat çırpıyordu. Tam arkamdaydı, bana kısmen de olsa sarılıyordu. Şaşkındım. Onun sıcak ellerini çıplak karnımın üzerinde hissetmek çok tuhaftı. Ona da bu durum tuhaf gelmiş olmalıydı ki derin bir nefes aldı sabır dilersine. Ardından yırtılan elbisemi el yordamıyla buldu, kenarlarından tutarak yukarıya doğru çekiştirip açıkta kalan iç çamaşırımın üzerini örttü. Çok utanıyordum. Aşırı utanıyordum, yüzümün kıpkırmızı olduğuna emindim. Hemen ona uyum sağlayarak, pelte kıvamına gelmiş kollarımı hareket ettirip elbisenin düşmemesi için göğüslerime baskı uyguladım.
"Hallederim." diye fısıldadığımda başını sallayarak beni onayladığını hissettim. Elbisenin kenarlarını tutarken karnıma sardığı ellerini omuzlarıma çıkardı yavaş hareketlerle.
"Yürüyebilecek misin?" diye sordu. Elleriyle omuzlarımı sıkı sıkı tutmuş, düşmemem için baskı uyguluyordu.
"Evet... Bir an önce çıkalım buradan." dedim demesine ancak kendimde değildim. Onu bu kadar yakınımda asla hayal edememiştim bunca zaman. Şimdi gerçek olması dilimi birbirine dolamıştı.
Sanki bu cümleyi kurmamı bekliyormuş gibi omuzlarımı bırakıp benden uzaklaştı. Çıplaklık hissi sardı dört bir yanımı. Birkaç saniye bile olsa onun kollarında olmak öyle güzel bir histi ki... Tanımlayamıyordum. Göğsüme bastırdığım yırtık elbiseyi Altay'a arkamı dönerek düzelttim. Yırtılan uçları zor bela birleştirip birbirine bağladım. En azından üzerimden düşmeyecek, altımdaki iç çamaşırını göstermeyecek kıvama gelmişti. Soluklanarak tekrardan önüme döndüm, endişeyle bir o yana bir bu yana gidip gelen sevdiğim adamı izledim.