Giriş
Genç kız az ilerideki ikiliye bakarken kalbinin acısını göstermemek için oldukça uğraş veriyordu. Yeşil merada küçük tümseklerden düşmemek için zıplayan kız buraya ait olmadığını her hareketi ile belli ederken yıllardır sevdiği ve kendisini sevdiğini düşündüğü adamın yanında oldukça mutluydu. Bir zamanlar kendisine gülen sevdiği artık başkasına gülüyordu. Kız düşmek üzereyken genç adam onu gülerek yakalamıştı. Biraz ilerden kendisini izleyen kızı fark edince kısa biran duraksamış ama sonradan umursamamıştı. Ne ona verdiği sözleri ne de karşısında başka bir kızın elini tutmasının o kıza neler çektirdiğini. Derin bir iç çeken genç kız son kez sevdiği adam ile yanında getirdiği sevgilisine bakarak arkasını dönüp ters yönde ilerlemeye başlamıştı. Bedeni hem ruhsal hem de fiziksel acı çekiyordu. Yanağından aşağıya akan yaşa inat yüzünde hüzünlü bir gülümseme vardı. Vakit akşama yakındı. Dar patika yollardan ilerleyerek en son kendisini sevdiğini söylediği adamla gün batımını izlediği yere kadar yürüdü. Arkasından seslenen kuzeni Gülsüm'e dönmeden önce yanaklarında ki ıslaklığı sildi.
"Gülsüm?" Genç kız koşarak onun yanına geldiğinde derin bir soluk aldı.
"Ayşem nasılsın? Geldiğimizden beri göremedim seni. Serkan'ı gördün mü?" Genç kız Gülsüm'ün sorusuyla yine boğazına bir yumru oluşmuştu. Arkasını dönerek yolun sonunda ki kayalıkların olduğu yere gelerek oturdu. Bulundukları yer oldukça yüksek bir yerdi. Ufukta iki dağın arasından dökülen şelale gibi görünen denizin güneşin alçalması ile kızıla bürünen mavilik seyirlik bir görsel oluşturuyordu. Akşamın serini ile ürperen Gülsüm konuşmak için ağzını açtığında Ayşem ondan önce davranarak konuştu.
"Serkan, o kızla bir zamanlar benimle dolaştığı yerlerde dolaşıyor." Gülsüm ne söyleyeceğini bilemeyerek suskunluğuna devam etti.
"Senin suçun değildi. Bu onun tercihi." Ayşem elindeki poşetten üzerindeki hırkanın aynısı olan kahve tonlarında ki hırkayı genç kıza uzatarak "Üşümüşsün, bunu üzerine al," dediğinde Gülsüm hırkayı alarak hızla giymişti. Akşamın serinliği iyice hissedildiğinde Ayşem ayağa kalkarak kuzenine bakmadan son kez konuştu.
"Ona mutlu olmasını söyle, bir daha görüşmeyebiliriz. Hakkını helal etsin. Benim gitmem gerek." Ayşem arkasına bakmadan oradan uzaklaşırken oldukça düşünceliydi. Patika yoldan normal yola ulaştığında kendisine doğru endişeli bir şekilde gelen babasını görünce gülümsedi. Adamın korktuğu bakışlarından belliydi.
"Kızım neredeydin?" Ayşem babasının kollarının arasına girerek sıkıca sarıldı. Kimi vardı ki zaten babasından başka. Annesi onu doğururken ölmüştü. Babası bir daha evlenmemiş tüm hayatını kendisine adamıştı. Bundan sonra da ondan başka kimseye önem vermeyecekti. Aşktan yana ağzının payını almıştı. Serkan ve Gülsüm ile birlikte büyümüş üniversite zamanına kadar da ayrılmamışlardı. İçini saran hüzün yeniden baş gösterirken babasının kendisini daha sıkı sandığını hissedince yutkunarak "Gidelim mi baba, yeni bir hayata başlamak için başka bir yere," dedi. Cesur bey kızının neden gitmek istediğini biliyordu. Yıllardır kızı ile Serkan'ın gönül meselesine şahitlik etse de bildiğini belli etmemişti. Serkan'ın köye başka bir kızla geldiğini öğrendiğinde ise soluğu kızının yanına almıştı.
"Sen nasıl istersen hayatım. Sen yeter ki beni bırakma, diren hayata!" genç adam üniversitede tanıştığı Sevda ile ailesinin tüm itirazlarına rağmen evlenmişti. Kızının doğumunda karısını kaybederken her şeyi geride bırakarak karısının ailesine daha yakın bir yere taşınmıştı. Kendi ailesi karısını istemediği için onlara sırtını dönerek hayatını kızına adamıştı. Yıllarca kızına bakması için yardımcı olmaya çalışan baldızının davranışları bir süre sonra genç adamın hoşuna gitmemeye başladığında Ayşem ile kendisi ilgileneceğini söyleyerek kadına tavını göstermişti. Kızı için bulduğu tüm işlere çalışmış ona iyi bir hayat vermek için elinden geleni yapmıştı. Şimdi ise kızı ebelik bölümünden mezun olurken babasının isteğiyle açık öğretimden hastane yönetimi okuyordu. Serkan denen çocukla sık sık görüştüğünü anladığında kızına anlayışlı olmaya çalışmıştı. Bazen buna engel olmak istediyse de kararı kızına bırakmak istediği için karışmamıştı. Şimdi ise kızının acı çekmesini izliyordu. Baba kız kol kola patika yoldan aşağıya inerken Ayşem oldukça bitkindi. Genç kızın rahatsızlığı babasının gözünden kaçmamıştı.
"Nereye gitmek istersin?" Cesur beyin sorusu ile Ayşem üzgün gözlerle babasına bakmıştı.
"Geri dönelim baba, kaçtığın ve özlediğin memleketine!" kızının sözleri ile gerilen genç adam ne söyleyeceğini bilememişti.
"Bu mümkün..."
"Lütfen baba, benim yüzümden ailenden ayrıldın. Bırak da gerçek ailemizi tanıyayım. Dedemi, babaannemi, halalarımı tanımak istiyorum."
"Kızım onlar zor insanlardır. Yirmi yıldır onları görmüyorum."
"Daha iyi ya, belki kızgınlıkları geçmiştir. Hem o sevdiğin yerleri görmek istiyorum." Cesur kızının kararlılığı karşısında geri adım atmak zorunda kalmıştı. Genç kız babasını ikna ettiğini anlayınca sevinerek adamın boynuna atlamıştı.
"Çok sevinme Ayşem, deden de babaannen de bizi kolay kabul etmeyecektir. İkisi de zor insanlardır."
"Olsun, biz elimizden geleni yaparsak onları ikna edebiliriz." Cesur kızının inancını kırmak istemiyordu. Ama babası ile annesini iyi tanıyordu. Servet Bey ve Ayşem Hanım bir katır kadar inatçıydı.
"Sen nasıl istersen canım, sen nasıl istersen!" ikili küçük evlerine vardığında akşam ezanı okunmak üzereydi. Etrafına bakınan genç kız odasına geçerken babasına "Babacım ben valizimi hazırlıyorum, yardıma ihtiyacın var mı?" dediğinde adam kızının sözlerine şaşırmıştı. Kızının gönül yarası tahmin ettiğinden daha derindi.
****
Umarım seversiniz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CESUR
General FictionCesur yıllar sonra kızı için kovulduğu evine geri döner ancak ailesi onu kabul edecek midir? Genç yaşında baba olan Cesur, ailesinin altın çocuğu, iyi bir cerrah ve iyi bir baba... Kızı için varisi olduğu hastaneye geri dönmesiyle süre gelen olaylar...