Bazı yaralar vardır her ne kadar yaram kabuk tuttu deseniz de içten içe kanar ya çağlar da böyle benim için . Onun orada olduğunu bilmek bile insana en büyük yarayı veriyor tarif edemiyorum.
Sildim. Yazdım. Kafamda onca senaryo döndü dolaştı. Yine aynı kapıya çıktı. Bu acı geçmiyor. Birindeki yarayı dindirsek diğerindeki kanıyor.
Not: Emre bey herşeyin bilincinde olan biri okurken kelimelerine kast ettiği detaylara dikkat ediniz. Evet bir geceye sahibiz. Ama bu karanlığı yırtan, aydınlatan bir Alev var.
~~~~
Şeytan tüyü.
Birkaç saattir düşünebildiğim tek şey buydu. Üzerinde tarifi imkansız bir şey vardı erdemin. Konuşmasak zerre aklıma takılmayacak olan çocuk benimle iki çift söz etti diye saatlerdir onu izliyordum. Hemde düşündüğüm onca şeye rağmen. Dengesizliğine hakaretler saydırırken.
Hem kendi arkadaşları hem bizimkileri etkisi altına almıştı. Hani atlas bir ortama girince varlığıyla insanları sindiriyor ya erdemin de havası herkesi onunla konuşmaya itiyordu. Garip bir tarzı vardı. Bir anda sizi göklere çıkarıp bir anda bırakıyordu. Yere çakılmanız saniyelerle ölçülür cinstendi. Konuşmayı her an elinde tutuyor herşeyi yönetmeye çalışıyordu. Benimle o kadar çok ortak noktası vardı ki şaşırıyordum gördükçe. Hiçbirini bunca zamandır nasıl fark edemedim diye sorular dönüyordu zihnimde.
Erdem bunca zamandır bakmaya ,konuşmaya, dinlemeye dahi tenezzül etmediğim bir insanmış yeni fark ediyordum. Elindeki konsolu çocuklardan birine verip yanıma gelip oturdu.
"Valla eskidim. Hayırdır iş mi atıyorsun bana ?"
"Atsam tutucak mısın ?"
Şaşkın suratı ve büyümüş gözleriyle bana döndüğünde gülümsemeye başladım.
"Hiç anlamıyorum senin gibileri. Yiyemeyeceğiniz her lokmayı ısırmakta ustasınız."
"Şaşırdım sadece."
"Neyse boşver onu da kafa çocukmuşsun sarıyor yani muhabbetin. Haber et takılalım bir ara."
"Ben o bildiğin erkeklerden değilim emre bey sen beni yanlış anladın. "
"O zaman yanlış tanıtmasaydın aslan parçası. "
Yüzünde şaşkın gülümseme ve tedirgin bakış arasında bir yüz ifadesi asılı kaldı. Sanırım ne tepki vereceğini kendi de anlayamadı. Onu da anlıyordum. Sanki benim bir ikizim gelmiş de yanıma kurulmuş gibiydi aynı pervasızlığımız, aynı havamız, aynı konuşmalarımız birbimizin ikizi gibiydik adeta.
"Çok mu erken , yoksa çok mu geç kaldım ?"
"İkisi de değil. Sen biraz fazla deneyimli kaldın. Neyse gel bir el atalım benimle hiç kapışmadın değil mi ? Bir tozunu alayım senin."
Kafasını bir iki sağa sola sallayarak gülümsemeye devam etti. Diyecek çok şeyim var ama susuyorum nidaları atıyordu gözleri. Yine de ayağa kalkıp ilerlemeye devam etti.
"Çok pis oynarım. Acımam bak."
Konsoldan kalkarken herkesin tozunu almış olmasının havasıyla ettiği laflar bir kulağımdan girip diğerinden çıkmaya başladı. İkimizin oynaması için yeri açarlarken bizimkiler bana tezahurat ediyordu. İçeriye son bir kez bakıp saate baktım. Çağlar ve atlas gideli baya bi olmuştu. Kendimi toparlayıp oyuna odaklanmaya çalıştım. Vermek istediğim bir ders vardı sonuçta tavlanın rövanşını almam gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİCASSO 🍁/TEXTİNG
Короткий рассказ@Çağlar :Ondan uzak dur demiştim ! @Atlas :Bende sana cevabını vermiştim. @Çağlar :Kavga ettik ? @Atlas :Kafa attığımda cevabını aldığını düşünmüştüm. ~~~ #1. Yazışma (28.05.2021) #2. Boy (5.01.2022) #3. Biseksüel (5.01.2...