4.9

387 33 44
                                    

Multimedya resmi diyor off yavru. Bölüm ilk cümlesi uskumru ver abi.Öyle de alakaya maydanoz yani. Herşeye rağmen iyi okumalar diliyorum umarım beğenirsiniz 😀
~~~~

"Abi 1 kilo uskumru alayım."

Adam uskumruyu tartarken erdeme döndüm. Yol boyunca konuşsak da bir türlü bana verecek bir cevap bulamamıştı. Çağların kapıma dayandığı günden bu yana 4 gün geçmişti ve hala evimde , benimle birlikte kalıyordu.

"Akşama balık istedi diye balık alıyorsun yani ?"

"Evet.Birde revani istedi de abi ben onu yapamam ki geçerken pastaneden alalım onu da."

"İyi iyi akşam gelirken ekmek de alıp geliyor mu eve"

"Evet 4 gündür hiç aksatmadan. Dün mantı istemişti onu yaptım baktım yoğurt yok dedim gelirken sen alır mısın ben sabah bakmıştım çoktan aldım dedi."

"Hazırlıklı birde."

"Hiç sorma dün diyor ki ben doruyla kediyi özledim hafta sonu onları alalım da pikniğe gidelim olur mu."

"Ne ara benimsedi seni bu çocuk. Hayır sadece seni de değil seninle ilgili olan herşeyi kucaklamış gibi sanki."

"Bilmiyorum. Ama korkuyorum erdem. Sanki elimden tutmuş benimle birlikte çiçeklerle bezedigi yollardan yürüyor. Ama yolun sonu uçurum erdem, görmesem de biliyorum."

"O gün sordun mu hani annesiyle konuştu demiştin. Neden bunları söyledin dedin mi"

Balıkçı elinde poşetle yaklaşınca parayı uzatıp poşeti aldım erdemle birlikte biraz ilerledikten sonra derin bi nefes aldıktan sonra konuşmaya devam ettim

"Beni biliyorsun degil mi konu çağlar olduğunda herşeyi elime yüzüme bulaştırmak gibi bir huya sahibim. Telefonda konuştuklarını duyduktan sonra elim ayağım birbirine girdi. Nefes alamadım. Öyle boş boş tabağıma baktım. Bir şey mi soracaktın dedigini duydum ama konuşmadım erdem , kalkıp neden bunu dedin niye bunu söyledin demedim. Öylece geçip gitmesine müsaade ettim."

"Yemekten sonra birşey oldu mu ?"

"Birlikte sofrayı topladık. Flim açtı. Gitti içeriden meyve yıkadı bana verdi soy diye . Bilmiyorum sana anlattıklarım ne kadar inandırıcı gelir ama oturdum meyve soydum. Sanki kırk yıllık evli bir çift gibi flim izleyip meyve yedik. "

"Biraz fazla garip şeyler olmuş gibi."

"Bunlar ne ki.Sabah kalktığımızda bir baktım kahvaltı hazırlamış. Gelmiş beni uyandırıyor. Başta anlamadım çağların gerçek olduğunu ama o benim sersemligimi zerre fark etmeden dolapları karıştırmaya devam edip konuşmaya devam etti. Şey diyor hani senin bir gömleğin var ya hani sana baya yakışan. Seni böyle yunan heykeli gibi gösteren gömleğin o nerede ver bakayım bana da yakışacak mı sendeki kadar."

"Deseydin ya ben mi yakışıklıyım gömlek mi güzel diye ?"

"Sordum benmişim."

Erdem o sırada içtiği suyun boğazında kalmasıyla öksürmeye başlasada inanın zerre umrumda değildi. Kaç gündür yüreğim ağzımda yaşıyordum. Hiç bir şeyden olmasa da vücudum artık bu hızlı kalp ritmini kaldırmayıp taşikardi yüzünden iflas edecekti.

"Harbiden öyle mi dedi lan ."

"Bende böyle kaldım. Birde kaygısız bir gülüşü var ki kaç gündür alayla güldü bana. Bende göz kamaştırıcıyım dediğin icin kendinin farkındasın sanmıştım.Ne kadar mükemmel olduğunun farkında değilsin demek ."

"Seni yakışıklı buluyor yani."

"Sanırım. Ben daha çok bunu daha önceden düşünmüş olmasına takıldım. Bir günlük degil de çok önceleri düşünülüp kabüllenilmiş birşeyi bana söylemiş gibiydi."

"Haklısın aslında."

"Sonrasını sende biliyorsun okulda mümkün oldukça yanıma geliyor. Bazen ben ona gitmek için yola çıkmadan onun bana geldiğini görüyorum. Daha çok konuşuyor daha çok gülüyor. Daha çok ilgileniyor. Geçen atölye ye geldi ellerim boyalar içinde kalmış üstüm başım rengarenk bir bakışı var gülerek biri sanki tutup dünyayı kucağına vermiş gibi.Uzun uzun çizdiklerimi inceledi. Bana geyik çizsene atlas diye geldi oturdu yanıma sonra. Neden seviyorsun bu kadar geyikleri diyorum. Birşeyi sevmek için illa bir sebebe mi ihtiyacımız var diyor."

Arabanın anahtarını erdeme uzatıp yolcu tarafına geçtim. Şuan kendimde değildim boş yere risk almamın anlamı yoktu değil mi. İkimiz de yerleştigimizde erdem derin bir nefes aldı. Onun da içi içine sığmıyordu. Çağların neden böyle olduğunu bilmiyordu. O gün çağlara anlattıklarını çağların bana söyleyip söylemediğini bilmiyordu.Yüzü bazen tam bana sormak ister gibi korkuyla ciddileşiyordu ama anladığım kadarıyla şuan bunu bana soracak cesareti kendinde bulamayıp vazgeçiyordu sormaktan. Başta o sormasa dahi ona anlatmayı düşünmüştüm ama sonra vazgeçip bunu çağlara bırakmaya karar vermiştim. Her ne kadar bu olay ikisi arasında geçmiş ve onları ilgilendiriyor olsa da inşa etmek için yıktıkları binanın altında onlar değil çağlar ve ben kalmıştık. Bu yüzden çağlar nasıl istiyorsa öyle yapacaktım.

"Herkes böyle söylüyor. Birini sevmek için ve nefret etmek için illa bir sebep olmak zorunda değil diye. Madem bir sebep olması gerekmiyor neden bunca insan her seferinde seviyorum ama sevmiyorum ama diyor madem sebep yok bu ama nereden geliyor abi."

Başımı koltuğa yaslayıp kendimi bıraktım.
"Bilsem bu halde olur muydum erdem."

Erdemde olayı fazla uzatmadan arabayı çalıştırdı. Eve geldiğimizde biraz oyalanıp mutfağa geçtim çağlara mesaj atıp yolda olduğunu haber almamla balıkları hazırlama işine de giriştim. Biraz zaman geçmişti ki evin zili çalmaya başladı. Kapıyı erdem açmış yüzünde bir miktar gülümseme olan çağlar bu sayede yüzünü kasvete bırakarak içeri girdi. Herkes bir işin ucundan tutmuş sofrayı kurmaya yardım ediyordu.Herşeyi birlikte yapmaya başlasak da ortam iyice buz haneye dönmüştü. Ben boş bir çabayla konuşmaya çalışsam da ortam bir türlü düzelmedi yemeklerimizi de büyük bir sessizlik içinde yerken tuvalete gitmem gerekti. Döndüğümde sofranın boş oldugunu gördüm. Camdan dışarı izleyen çağlara erdemi sordum.

"Balıklar. Midesine oturmuş."

İfadesizce bunu söylemesine birşey demesem de yemeğe devam edip etmeyeceğini sordum. Hayır diyerek kestirip attı diğer günler yaptığı gibi bana yardım etmedi sadece uyuyasıya kadar camdan dışarıyı izledi. Sabah kahvaltısına kadar ikimizde durgunduk biraz konuşmaya başlasak da aramızdaki gerginligin hala var olduğunu anlayabiliyordum. Öğlene doğru çocuklarla yemekhaneden çıkıp çardağa geçtiğimizde yarın için planlarını dinliyordum. Çağları da çağırmak istiyorlardı. Ne cevap vereceğini bilmediğimden sessiz kaldım. Daha kaç gün benimle kalacak neden bende kalıyor ne yapmaya çalışıyor hiçbir şeyi bilmeden sadece ona ayak uyduruyordum.

Uzaktan çağların gelişini ilk fark eden utku oldu. Daha yanımıza yaklaşmadan uzaktaki emre ve çağlara yarın yapacaklarını ve onların da gelmesi gerektigini anlatıyordu. Çağların gülümsemesi yüzüne yayılırken bende istemsiz gülümsemeye başladım.

"Valla abi çok güzel plan yapmışsınız ama biz atlasla çoktan yaptık planı gelemeyiz."

Ben boş boş suratına baksam da o gülmeye devam ediyordu. Diğerleri hız kesmeden isyan bayrağını açmış çağları ikna etmeye çalıyordu ama nuh dedi peygamber demedi. Eli bir ara saçlarıma uzandı ama havada asılı bıraktı elini.

"Saçların cok güzel olmuş kıyamadım."

Bunu söyleyip kendi haline bıraktığı arkadaşlarıma aldırmadan masanın kenarına çömeldi kafasını bana doğru egdigini görmemle elim sanki bunu bekliyormuşcasına saçlarının içinde kayboldu. Göz ucuyla baktığımda gözlerini kapattığını fark ettim. Sanki kendini bana teslim ediyordu. Biz bir süre böyle durduktan sonra gözlerini açıp kafasını bana doğru kaldırdı.

"Ben aslında seninle konuşmak için gelmiştim.Sana birşey soracaktım"

Kafamla onaylayıp sorusunu sormasını bekledim.

"Alperen benimle konuşmak istiyor . Gidebilir miyim izin veriyor musun ?"

PİCASSO 🍁/TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin