S1 [bölüm 4]: "Yaraları Kapanmaz Güçlü Adamın"

176 15 0
                                    


S1 [bölüm 4]:
"Yaraları Kapanmaz Güçlü Adamın" 








Alt kattaki boğuşma sesleri kesildiği sırada Hoseok'un dikkatle dinlediğini fark ettim. Benim duyamadığım bir şey duyuyordu. "Biri geliyor," dedi. Sırıttı. "Ve bu Jungkook değil." Merdivenlerde bir gıcırdama oldu. Sopayı havaya kaldırıp vuruş pozisyonu aldım. Hoseok'u çözmeyi düşünmüyor değildim. En yakın arkadaşım tarafından öldürülmek daha az korkutucu görünüyordu.

"O sopanın beni durduracağına inanmıyorsun değil mi, genç adam?" Kapıda beliren silüetle bir adım geriye atacak gibi oldum. Ama duruşumu korudum. Omuz silkerek, "Belki sayı vuruşu yaparım," dedim. "Kim bilir?" Karşımızdaki her kimse yüksek sesli bir kahkaha attı. "Arkadaşını sevdim Hoseok." dedi. Hoseok derin nefesler alıp veriyordu. Ona doğru eğildim. "Jungkook'u duyuyor musun?" Bana hırlayınca geriye doğru sendeledim. Belki de en büyük problemim Jungkook değildi. Jungkook gözüme daha az korkutucu görünmeye başladı.

"Sevgili Beta'm," dedi karşımızdaki adam. Biraz önceki şeytan iblis o değilmiş gibi normal görünüyordu. "Görüyorum ki içindeki yırtıcıyı engellemeye çalışıyorlar. Seni serbest bırakmaya geldim." Yüzündeki sakin ifadeyi görmeme rağmen gözlerindeki çılgınlık kendini belli ediyordu. Bize doğru adım attığını görünce sopayı savurup çenesine isabet ettirmeyi başardım. Metal beyzbol sopası çenesini parçalamış olmalı. İğrenç bir çatırtı duyuldu. Nefesimi tuttum.

Başını yeniden çevirdiğinde yüzünde tek bir çizik yoktu. Kan duruyordu ama çenesi sağlamdı. Kırmızıya boyanmış dişlerini göstererek gülümsedi. "Senin bir baş belası olduğunu anlamak için yüzüne bakmak yeterli, Taehyung." Beni tişörtümden kavrayıp fırlattı. Üzerine düştüğüm sandalye parçalandı ve bir şeylerin sırtıma battığını hissettim. Hayatımda hiçbir zaman bu kadar dayak yememiştim. Tanrım.

İblis kurtadam Hoseok'u tutan demirleri iki eliyle tutup koparırken ayağa kalkmaya çalıştım. Sopam birkaç adım ötemdeydi. Elimden geldiği kadar sessiz davrandım ve Hoseok'un tamamen serbest kalmasını engellemek için sopama uzandım. İblis, tekmesini çeneme geçirince geriye düştüm. Gözümün önünde yıldızlar uçuşuyordu. Yere düşen zincirlerin sesini duydum. Bir şey koşarak uzaklaştı. Gelip tepemde dikilen iblis memnuniyetsiz bir homurtu çıkardı. "Bir dahaki sefere yoluma çıkarsan ölürsün, Taehyung."

Gözlerimi açtığımda oda boştu. Dudağım patlamıştı. Kaburgalarımdaki ağrı artık görmezden gelinemeyecek kadar kötüydü. İnleyerek ayağa kalkmayı başardığımda Jungkook kapıda belirdi. Nefesimi tuttum. Acıyan kaslarıyla yaptığı her hareket nefesini kesiyor olmalıydı, göğsü hızla inip kalkıyordu. Üzerindeki tişört paramparça olmuştu, parçaları bir kolundan sarkıyordu. Yüzü kızıla boyanmıştı. Üst vücudu pençe izleriyle kaplıydı. Kanaması durmamıştı. Odaya hızlıca göz attı.

"Gittiler." dedim. Elimle omzumu sıvazlarken bana baktı. "iyi misin?" Sorarcasına yüzüme bakınca dudağımı tuttum. Acıyla yüzümü buruşturdum. "Şeytan kurtadam tekme attı." diye açıklamaya çalıştım. Çenem feci hâlde ağrıyordu. Babama bu vaziyetimi nasıl açıklayacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Jungkook bir adım atıp yatağın kenarına çöktü. Anlaşılan kendine sağlam bir yatak almıştı. Oturup karnını tuttu. Dişlerini sıktığını görebiliyordum. Boğazımı temizledim. "iyileşmen gerekmiyor mu?"

Dişlerinin arasından, "O bir Alfa'ydı," dedi. "Alfa'nın açtığı yaralar daha zor ve yavaş kapanır." Yüzünde garip bir ifade vardı. Kapıya baktım. Aydınlanma yaşayarak, "Oh!" dedim. "Onu tanıyorsun, değil mi? O yaratık da neyin nesi?"

Ayağa kalkıp kapıya doğru ilerlerken tişörtten geriye kalan parçayı koparıp attı. İsle kaplı şifonyerden başka bir tişört alıp giymesini seyrettim. Tişörtün çeşitli yerleri kan lekesi olurken omuzları gerildi. "Amcamdı." Ne dediğini idrak etmem birkaç dakika sürdü. Ağzım açık kalakalmıştım. Konuşmaya çalıştım ama sesim çıkmıyordu.

𝐓𝐡𝐞𝐲 𝐂𝐚𝐧'𝐭 𝐓𝐚𝐤𝐞 𝐘𝐨𝐮 𝐅𝐫𝐨𝐦 𝐌𝐞Where stories live. Discover now