S2 [bölüm 22]: "Kırık Cam Misali Hatalarım, Acıtır"

79 13 0
                                    

S2 [bölüm 22]:
"Kırık Cam Misali Hatalarım, Acıtır"







Herkes şoka uğramıştı. Taehyung Kim, herkesin tanıyıp bildiği o sersem çocuk, Nogitsune miydi?

Hoseok başını iki yana salladı. "Eğer bu doğruysa Nogitsune'yi öldürmek Taehyung'u öldürmemiz anlamına gelecek." Bayan Yukimura bunu onayladı. Sanki herkes yas tutmaya başlamış gibi ağır bir hava çöreklendi alana. Lisa derin bir nefes aldıktan sonra, "Gidip Taehyung'u bulun," dedi. "Ben Deaton'a gidip bu konuyla alakalı bilgisi var mı diye soracağım. Taehyung'u kurtarabiliriz." Onun ayaklanması diğerlerini de harekete geçirdi. Hepsi okulun dışına akın edip telefonlarına sarıldılar.

"Onu en son Jungkook'la giderken gördüm," dedi Minho. "Okuldan erken çıkması gerektiğini söyleyince Jungkook şüphelendi." Chaeyoung kaşlarını çatarak "Jungkook biliyor muydu?" diye çıkıştı. "Yani onun Nogitsune olduğunu." Bütün gözler üzerinde olunca Minho ellerini havaya kaldırdı. "Dostum, sanmıyorum, tamam mı? Yalnızca göz kulak olmak içindir herhalde." Öyle miydi? Hoseok Jungkook'a ulaşamıyordu. Lisa Taehyung'a ulaşamıyordu. Birbirlerine baktılar. Daha sonra da geri kalanlara bakıp başlarını salladılar. "İkisine de ulaşamıyoruz." Bu paniklemeleri için yeterliydi. Çünkü geç kalmışlardı. Anlaşılan Nogitsune hepsinden bir adım öndeydi.

"Kokularını takip ederiz," dedi Hoseok. "Er ya da geç onları buluruz." Ama önemli olan ikisini de hayattayken bulmalarıydı. Hepsi bunu düşünüyormuş gibi sessiz kaldılar. Dört bir yana dağıldılar. Önce kim bir ize rastlarsa diğerlerine haber verecekti. Ancak bir saatin sonunda herhangi bir iz bulamamışlardı. Ümitleri tükendiği sırada Mingyu'dan bir telefon geldi. "Onları buldum," dedi. Nefes nefeseydi. "Hastane yolundayım. Koku doğruca hastaneye gidiyor." Hoseok telefonu kapatıp aramaya onunla birlikte gelen Şerif ve Chaeyoung'a baktı. "Hastaneye gidiyoruz."

Herkes hastanenin kapısına eş zamanlı olarak ulaştı. Mingyu onları acil girişinde bekliyordu. Maria gelenleri görünce kaşlarını çattı. "Hey," dedi Hoseok'u kucaklarken. "Burada ne işiniz var? Böyle kalabalık bir şekilde dolaşmanız beni tedirgin ediyor." Hoseok annesine durumu nasıl açıklayacağını bilemeyerek diğerlerine baktı. Herkes birbirine bakıyordu ve bu durum Şerif'i deli ediyordu. Oğlu bu işlere bulaşmıştı ve şimdi, onu kaybedebilirdi. Bu yüzden Maria'ya her şeyi açık açık söyledi. Maria şaşkınlıktan konuşamaz hâle gelmişti ama kekeleyerek "Taehyung'un bugün hastaneye geldiğini bilmiyordum." diyebildi. Jennie gözlerini devirdi. "Randevusu filan yok muydu? O zaman burada işi ne?"

Sisteme girmek için danışma masasında toplandılar ama çok dikkat çekiyorlardı. Koridora dağılmak zorunda kaldılar. Maria ve Chaeyoung sistemi incelerken beklediler. Nihayet Chaeyoung kaşlarını çatarak "Beyin tomografisine girmiş." dedi. Başını kaldırıp Şerif'e baktı. Hiç kimse bu duruma bir anlam verememişti. Maria tomografi çekilen odaya giderken onlara rehberlik etti. "Jungkook'un kokusunu alıyorum." dedi Minho. Mingyu da yüzünü buruştururken "Kan kokusu alıyorum." dedi. Şerif ve Bay Son silahlarını çekerken Maria'yı arkaya ittiler. Bay Son hepsinin önüne geçerek kapıya uzandı ve aniden açarak içeri daldı. Onu izlerken Chaeyoung gururlanmasına engel olamadı. Yuqi'yle göz göze geldiler. "Babana benziyorsun," dedi Yuqi, gülümsedi. "Bay Son harika bir adam."

O sırada Bay Son silahını etrafa doğrultarak potansiyel bir tehdit görmeye çalıştı ama geç kalmışlardı. Doktor ve hemşire yerde yatıyordu. Şerif aceleyle gidip nabızlarını kontrol etti. "Yaşıyorlar. Maria yardım çağır." Maria telaşla giderken Lisa, "Jungkook!" diye bağırdı. Yaralı adam camın diğer tarafında, sırtını makineye yaslamış biçimde oturuyordu. Yüzü acıyla buruşmuştu. Kendi kanından oluşan küçük bir göletin içinde oturuyordu. Gelenleri görünce dişlerinin arasından "Taehyung aklını kaçırmış," diye mırıldandı. "Onu ele geçirdiğim zaman canını yakacağım." Hoseok ve Mingyu onu ayağa kaldırırken Jennir burnunu kırıştırdı. "Aman Tanrım," dedi Jungkook'un karnındaki yarayı işaret ederken. "Bunu o sümüklü Kim mi yaptı?"

Mingyu'nun ödü kopmuş gibi görünüyordu. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı. "Lütfen bunu onun yapmadığını söyle." Jungkook inleyerek iki büklüm olurken Hoseok onu güçlükle yakaladı. "Hayır," dedi dudaklarına bulaşan kanı tükürürken. "Oniler yaptı." Lisa telefonda Deaton'la konuşuyordu. Yüzünde hayal kırıklığına benzer bir ifade vardı ama telefonu kapattıktan sonra "Hâlâ bir çözüm bulamadık," dedi. "El yazmalarını incelemek için geri dönmeliyim." Son kez Jungkook'a baktıktan sonra çıkıp gitti. Chaeyoung da yaraya baktı. "Neden iyileşmiyorsun?" Minho, Mingyu ve Hoseok Jungkook'u bırakırken alfaya destek oldu. "Onilerden bahsediyoruz." dedi Bay Son. "Bu uzun sürecek."

Şerif koridordan gelen ayak seslerini duyunca "Gitmemiz gerekiyor," dedi. "Jungkook'u çıkarın burdan. Ve Hoseok, oğlumu bulunca bana haber ver." Hastaneden çıkıp Jungkook'u arabaya bindirdiklerinde Yuqi alfaya baktı. "Onun Nogitsune olduğunu biliyor muydun?" diye sordu. Elleri hâlâ kan olmaya devam eden Jungkook memnuniyetsizlikle ellerini bir beze sildi. "Hayır bilmiyordum. Ama şüphelendim. Odasında nöbet tuttuğum gecelerde uykusunda konuştuğu oluyordu. Bir bilmece mırıldanıp duruyordu. Kendi kendine bir sesten bahsediyordu. Onda bir şeylerin ters olduğunu anlamıştım." Hoseok arabanın motorunu çalıştırırken Mingyu, Yuqi ve Chaeyoung arabaya bindi.

"Hastanede ne işiniz vardı?" diye sordu Mingyu. Çenesini Jungkook'un koltuğunun başlığına yaslamıştı. Jungkook ona ters bir bakış attı ama fazla üstelemedi. Yarasının verdiği ızdırap ona yetiyordu. "Sahi," dedi Hoseok, Mingyu'ya hak vererek. "Taehyung hastaneye neden gitmiş?" Minho'dan bir arama geldi. Jennie'nin tiz sesi hattın diğer ucundan "Okula gidiyor." dedi. Hoseok direksiyonu kırarken Jungkook, "Annesine her ne olduysa," dedi. "Aynı şeyleri yaşamaktan korkuyordu." Bunun üzerine Hoseok direksiyon hakimiyetini bir anlığına yitirdi. Gözlerini Jungkook'a çevirdi. "Yani Taehyung," dedi güçlükle, "Ölecek mi? Bayan Kim yıllar önce vefat etti."

Arabada uzun bir sessizlik oluştu. Lisenin bahçesine vardıklarında Minho ve Jennie çoktan oradaydı. Bay Son, yanında ikizlerle birlikte oraya vardığında Jungkook kaşlarını çattı. "Hemen kızma," diye çıkıştı Mark. "Yardım için buradayız." Ethan da başını salladı. "Üstelik şu hâline bak, kanaman durmuyor." Jungkook bütün itirazlarını yutarken elini salladı ve "Şimdi çok daha iyiyim." dedi. Yara yavaş olsa da kapanıyordu. Yuqi etrafa bakarken endişeliydi. "Sizce içerde biri var mıdır?" Okul son derece sessiz görünüyordu ama her şeye hazırlıklı olmalıydılar. Hoseok, arkadaşının kokusunu almıştı. Garipti. Ve ürkütücüydü. Onun dile getiremediğini Jennie, "Bir şey ölüyor." diyerek dile getirdi.

Nitekim ölüyordu da.

𝐓𝐡𝐞𝐲 𝐂𝐚𝐧'𝐭 𝐓𝐚𝐤𝐞 𝐘𝐨𝐮 𝐅𝐫𝐨𝐦 𝐌𝐞Where stories live. Discover now