S4 Final [bölüm 59]: "So Why You Standing Over There With Ya Clothes On"

166 11 1
                                    


S4 Final [bölüm 59]:
"So Why You Standing Over There With Ya Clothes On"










almost there, so baby don't stop what you're doing softer then them other, boy i know you wanna touch breathing down my neck,

i can tell ya wanna

~

"Tamam artık indirin beni!"

Midem bulanmaya başlamıştı ama gülmekten kendimi alamıyordum. Başımı döndürüp çevredeki kalabalığa, alkışlayanlara, Danny'i sarsan Koç'a, Hoseok'u kucaklayan Maria'ya, Yoongi'yi omuzlarına alan Theo'ya, kargaşanın içinde saçları birbirine dolanan Yoona ve Lisa'ya, birbirini kucaklayıp duran Mingyu ve Jongin'e, Minho'nun boynuna sarılan Jennie'ye, tribünlerden inmeye çalışırken ayağını sıkıştıran Chaeyoung'a ve ona yardım etmeye çalışırken kendisi de sıkışan Yuqi'ye baktım. Ama en sonunda gözlerim, beni omuzlarında gezdiren Jungkook'la babama kaydı. Babam çılgınca bağırıp duruyordu, maçın yıldızının ben olduğumu sanıyordu herhalde. Her türlü, bu hâli çok komikti. Diğer yandan Jungkook sırıtıyordu, bana bakıyordu.

Şampiyonluk maçını son dakikada lehimize çevirmeyi başarmıştık ve nihayet, Beacon Hills Lisesi galip gelmişti. Koç'un son beş dakikada ses tellerinin yırtıldığına yemin edebilirdim. O kadar çok bağırmıştı ki sonunda Danny dayanamayıp eldivenini onun kafasına atmıştı. Yerinde duramayan Koç bunu fark etmemişti ama etseydi muhtemelen Danny'i sonraki günlerde alçılı görürdük. Eh, sonunda şampiyonduk ve omuzlara alınmak güzeldi. Ama o kadar çok sarsılmıştım ki midem çalkalanıyordu. Elimi Jungkook'un saçlarında gezdirerek "Hadi koca adam," dedim. "indirin beni, yoksa kusacağım." Babam hâlâ yumruğunu havaya sallıyordu ve sanki tek başıma şampiyonluğu almışım gibi davranıyordu. Jungkook benim inmeme yardım ederken babam bağırmaya devam etti. Kahkaha atmaktan gözümden yaş gelecekti neredeyse.

Lisa ve Yoona saçlarını kurtarmayı başarmıştı. Kalabalığın arasından yanımıza ulaşmayı başardılar. "Parti saat onda!" dedi, gürültüyü bastırmak için bağırarak. Eliyle telefon işareti yaptı. "Gecikirseniz arayın!" Başımı sallayıp onayladım. İtişip kakışarak diğerlerine haber vermeye gittiler. Babam bağırmaya devam ederken Jungkook kulağıma doğru eğildi ve "İyi işti Taehyung." diye bağırdı. Yüzümdeki sırıtma genişledi ve onu silmem pek mümkün görünmüyordu. O da sırıttığımı fark etti ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı. "Babam buna bir daha şahit olursa soluğu kodeste alırsın adamım." dedim ciddi bir ifadeyle ama ben de uzanıp onu öptüm. Etrafımız şenlik alanı gibiydi.

Eve gidip duş almam ve Lisa'nın evine varmamız yaklaşık iki saat sürdü. Biz gittiğimizde parti başlamıştı. Ama bunun sorumlusu ben değildim. Duştan çıkar çıkmaz üzerime atlayan Jungkook Jeon bütün suçu üstlenmeliydi. "Beş dakika geciktin diye kafalarına meteor düşmez Taehyung." diyordu dudaklarını karnıma bastırırken. Onu güç bela kendimden uzaklaştırmayı başarmıştım ama Lisa bizi kapıda karşıladığında Jungkook gözlerini üstümden hâlâ çekmemişti. Yüzünde memnuniyetsiz bir ifade olan Lisa "Geciktiniz," dedi. "Hem de yarım saat. Sana aramanı söylemiştim."

Girişe dizdiği biralardan birini kaptım ve bir yudum alıp yüzümü buruştururken "Kapa çeneni," dedim. "Şu haline bak. Jongin'den bir iki dakika önce ayrıldığın belli." Üstüne baktı ve duvardaki aynada saçlarını düzeltip gitmeden önce bana yan yan baktı. "Mutfak lavabosuna kusan birini görürseniz arkadaki çöp konteynırına atın. Bye." Saçlarını savura savura kalabalığa karıştı. Yorgunluk bütün bedenimi çökertmişken son sez müzik de yardımcı olmuyordu. Jungkook beni arka bahçeye sürüklerken omzumun üzerinden mutfağa baktı ve "O Danny mi?" diye sordu. Başımı çevirip bir saniye bakmam bile yetmişti. Mutfak lavabosuna kusuyordu. "Dostum bu iğrenç."

𝐓𝐡𝐞𝐲 𝐂𝐚𝐧'𝐭 𝐓𝐚𝐤𝐞 𝐘𝐨𝐮 𝐅𝐫𝐨𝐦 𝐌𝐞Where stories live. Discover now