S2 [bölüm 17]: "Öldüm Ama Beni Vuran Sen Değildin"

88 12 0
                                    

S2 [bölüm 17]:
"Öldüm Ama Beni Vuran Sen Değildin"








Chaeyoung'un odasında elime buz tuttuğum sırada kapı açıldı. Elindeki tabakta limonlu olduğunu tahmin ettiğim bir kek dilimi vardı. Yüzündeki özür dileyen bakışı görünce gözlerimi devirdim. "Kes şunu Chaeyoung. Bunu ben istedim. Bay Son beni uyarmıştı." Keki bana uzattı ama almadım. Son zamanlarda iştahım yoktu. Buzu konsolun üzerine bırakıp bileğimi döndürdüm. Eskisi kadar ağrımıyordu. Yanıma otururken "Sen istemiş olsan da daha nazik davranmalıydı." dedi. Bu beni güldürdü. "Tanrı aşkına, bunu sen mi söylüyorsun? Seni tanımasam, aptal komşu kızı diyeceğim. Hadi ama Chaeyoung, ikimizde biliyoruz. İçinde vahşi bir savaşçı var."

Masum bakışlar atarak sırıttı. Bay Son'la yaptığım antrenmanlar sırasında Chaeyoung'la daha fazla iletişim kurma fırsatım olmuştu. Hoseok'un onu neden sevdiğini de anlamıştım. İyi kalpli, inatçı, cesur ve dürüsttü. Annesini ve halasını kaybetmiş olması onu üzüyordu ama bunu gizlemeyi iyi başarıyordu. Ayağa kalkarken gerindim. Bütün kaslarım ağrıyordu. "Nasıl gidiyor peki?" diye sordu beni süzerken. Kendini beğenmiş bir ifadeyle gülümsedim. "Övünmek gibi olmasın ama baban yakında kendisi kadar iyi olacağımı söylüyor." Hayret eden bir gülümsemeyle sırtımı patpatladı. Sonra gülümsemesi soldu ve ciddi bir ifadeye büründü. "Taehyung, haddimi aşıyorsam söyle. Ama senin için endişeleniyorum. Çok... solgun görünüyorsun. Mutsuz musun?"

Yere diktiğim bakışlarımı hızlıca ona çevirdim. Beceriksiz bir gülümsemeyle "İyiyim," dedim. "Sorduğun için teşekkürler. Sonra görüşürüz." Alelacele evden çıktım ve kendimi akşamın serinliğine attım. Soğuk, oduncu ceketimin içine işliyordu. Buhar gibi havaya yükselen nefeslerim dışında ses yoktu. Jeep'e binip ağrıyan kollarımı ovaladım. Kolumu zorlamak çok akıllıca değildi ama Bay Son kollarını defalarca kırdığını söyleyince umursamamaya karar vermiştim. Artık savunmasız olmayacaktım. Birilerinin yardımına ihtiyaç duymayacaktım. Birileri benim için metrelerce yüksekten düşmek zorunda kalmayacaktı. Hastane odasında bilinçsiz yatarken insanların gitmesine sebep olmayacaktım.

Eve sürdüğüm sırada yanından geçmekte olduğum bir evin önünde duran kutular gözüme çarptı. Anlaşılan birileri yeni taşınıyordu. Sonra bu evin, tarih öğretmenimiz Bay Yukimura'nın evi olduğunu fark ettim. Tam ben geçerken Yuqi kapıya çıktı ve kucağındaki kutuyu çöpe attı. Frene bastım ve camı aşağı indirdim. "Hey, Yuqi!" diye seslendim. Omzunun üzerinden geri baktı ve beni görünce çekik gözlerini ortadan yok eden bir gülümseme yayıldı yüzüne. "Taehyung!" dedi bana doğru gelirken. Yoldan karşıya geçti ve yanıma geldi. "Nasıl gidiyor?" diye sordum evi göstererek. Yukimuralarla babam sayesinde tanışmıştım. Şerif olması yeni gelenlerle iletişimi kolaylaştırıyordu.

"İnan bana, Beacon Hills'ten daha iyisini düşünemiyorum." derken gülümsemeye devam ediyordu. Yuqi'nin insana bulaşan bir enerjisi vardı. Ben de gülümsedim. "O hâlde okulda görüşürüz." Bana el salladığı sırada gaza bastım. Babam evdeydi. Üzerinde eşofmanları vardı. Ellerimi ceketimin cebinden çıkartmadan kapının kirişine yaslandım. "Bugün nöbet yok mu?" dedim espirili bir dille. Babam bana bakıp iç çektikten sonra elindeki sandviçten bir ısırık aldı. "Nöbet yok. Park beni eve gönderdi. Şu çocuk yok mu..."Gülerek mutfağa gittim ve bir sandviç de ben kaptım. Televizyonda eski bir film oynuyordu. Başroldeki adam silahını karşısındaki birine doğrulttuğu sırada babam bana döndü. "Antrenman nasıl geçti?" Lokmamı yutarken "İyiydi," dedim. "Bay Son hızlı ilerlediğimi söylüyor."

Ekrana yeniden baktığımda silahı tutan adam ağlıyordu. Karşısındaki adam yere düştü. Sorun değil, diyordu. Göğsünde arkadaşının silahından çıkan kurşun vardı. Kamera etrafında dönerken sırtını gördük. Sırtında onlarca silah yarası vardı. "Çoktan ölmüştü," dedi babam. Sıradan bir film analizi yapıyordu. "Arkadaşı kendini suçlu hissedecek ama onu öldüren diğerlerinin kurşunlarıydı." Koluma aniden bir sancı girdi ve odama çıktım.

𝐓𝐡𝐞𝐲 𝐂𝐚𝐧'𝐭 𝐓𝐚𝐤𝐞 𝐘𝐨𝐮 𝐅𝐫𝐨𝐦 𝐌𝐞Where stories live. Discover now