S1 FINAL [bölüm 15]: "Ve Ne Zaman Seni Görsem Huzurlu Hissederdim"

114 12 0
                                    


S1 FINAL [bölüm 15]:
"Ve Ne Zaman Seni Görsem Huzurlu Hissederdim"









"Baba? Bay Son? Burada ne işiniz var-Maria?" Ağzım açık hâlde kliniğe girenlere baktım. Planın orta yerinde içeriye dalan ekip Chaeyoung'u ve beni şoka uğratmıştı. Babam hepimize kısa bir bakış attıktan sonra ellerini kemerine koydu. "Taehyung," dedi. "Bütün bunlar bittiğinde bana çok fazla açıklama borçlusun." Başıma geleceklerin ben de farkındaydım ama şuanda babamın güvenliği birinci önceliğimdi. Metal tezgâhın etrafından dolandım ve onu kenara çektim. "Burada olmamalısın," dedim. Sonra da dönüp Maria'yı işaret ettim. "Ve sen de burada olmamalısın."

Ellerini göğsünde kavuşturmuş olan Minho gözlerini devirdi. "Taehyung, onlar yetişkin. Ve silah kullanabiliyorlar. Sen bir gençsin ve beyzbol sopasını kullanırken kendine vurma ihtimalin var." Duyduklarım karşısında ağzım açık kalmıştı. Buna karşı çıkması için Deaton'a, Chaeyoung'a, Lisa'ya ve diğerlerine baktım. Hiç kimse bir şey söylemiyordu. Surat asıp yerime dönerken, "İyi, peki." dedim.

Plana göre Deucalion ile anlaşma yapmamız gerekiyordu. Jungkook'un elimizdeki tek alfa olması elimizi kolumuzu bağlıyordu. Karşımızda bir alfa sürüsü olacaktı ve biz birkaç betayla birkaç ergendik. Bir de avcımız, şerifimiz ve hemşiremiz vardı. Ama bunlar bile kurtulmamız için yardım etmiyordu. Anlaşılacağı üzere Deucalion'ın insafına kalmıştık. O kadar gergindim ki ellerim durmadan titriyordu. İçimde kötü bir his vardı. Gözlerim ne zaman Jungkook'a kaysa göğsüm sıkışıyordu. Bedeninin orta yerinden geçen metal bir çubuk göreceğimden endişeleniyordum. Ya Hoseok da bunca zaman kan kaybederek bizi bekliyorsa?

Deucalion ve alfa sürüsünün mesken edindiği eski tekstil fabrikasının kapısında dikilirken Jungkook yanımda duruyordu. "Sakin ol Taehyung," dediğini duydum. "Kalbin çok hızlı atıyor." Ona bakmadım. Boynumu çevirebileceğimi sanmıyordum. Bay Son'ın ve babamın Jungkook'la birlikte öne geçmesini izledim. Minho, Mingyu ve Jennie de onların arkasında yerlerini almıştı. Doktor Deaton'ı buraya sürüklememiş olmamız iyiydi. Birinin sağ kalması gerekirdi. Ben de Lisa, Maria ve Chaeyoung'la birlikte en arkada yer alıyordum. Gururum ayaklar altındaydı. Ama dev kapıları iterek içeri girdiğimiz sırada gurur dışarıda kalmıştı.

Geniş bir alanın etrafında asma katlar bulunuyordu. İki geniş merdiven ortada yerini almıştı. Ve Deucalion tüm bu döküntünün ortasında elindeki bastonuyla dikiliyordu. Onu gözlüğünden tanımıştım. Deaton bunu özellikle belirtmişti. Belirtmesine gerek yoktu aslında. Adamın çevresine yaydığı karanlığı hissetmemek imkânsızdı. Jungkook arkasındaki insan-kurtadam karması sürüsüyle onun karşısına dikildiğinde diğer alfalar da ortaya çıkmaya başladı. Suzy, uzun saçları ve uzun tırnaklarıyla cehennemden çıkıp gelmiş gibi görünen bir kadındı. İçlerindeki tek kadın olduğundan şüpheleniyordum.

İkizler, ki çevremizde olduklarını fark ettiğimizde Hoseok çoktan kaçırılmıştı, asma katlardan birinde durmuş sırıtıyordu. Onlara bakmak beni daha korkusuz yaptı. Öfkeme tutundum. Devasa kel bir adam gölgelerin arasından çıkıp Suzy'nin yanına geldiğinde içimden küfrettim. Jungkook'un iki katıydı. Jungkook'un herhangi bir insanın dört katı olduğunu hesaba katınca durumun vahamiyeti ortaya çıkıyordu. Mingyu'nun yüzündeki ifadeyi görünce istemeden güldüm. Ödü kopuyordu. Kahkaha atmama engel olan tek şey Hoseok'tu. Merdivenlerin başında belirmişti.

Öne atıldım. "Hoseok!" diye bağırdığım sırada Bay Son beni tutup geri çekti. Bunu neden yaptığına bir anlam veremedim ama biraz daha iyi baktım. Hoseok'un yüzündeki ifadeyi anlamak zordu. Nitekim Chaeyoung da şaşırmış gibi "Hoseok?" dedi. Lisa'nın yüzü bembeyaz kesilmişti. Her an çığlık atabilir gibi görünüyordu. İçimdeki kötü his alevlenirken Hoseok aşağı indi. Maria ellerini ağzına bastırmış ağlıyordu.

𝐓𝐡𝐞𝐲 𝐂𝐚𝐧'𝐭 𝐓𝐚𝐤𝐞 𝐘𝐨𝐮 𝐅𝐫𝐨𝐦 𝐌𝐞Where stories live. Discover now