S3 [bölüm 37]: "Tek Bir Adam İçin Kanar İçim"

68 10 0
                                    


S3 [bölüm 37]:
"Tek Bir Adam İçin Kanar İçim"







Babam ve Hoseok beni o akşam evde bulamayınca sonraki günleri şikayet ederek geçirdiler. Nerede ne halt ediyordum da onları aramamıştım? Onlara bunun cevabını verememiştim. Neyseki Scott Yoongi'yle, babam da Park'la meşguldü. Jungkook'la geçirdiğimiz güzel akşamın üstünden dördüncü gün geçtiğinde yaşananların rüya olduğuna emin olmuştum. Gerçek olmak için fazla güzeldi.

"Dostum, sana bir milyar kere duydun mu diye sordum." İrkilerek Hoseok'a baktım. Jeep'ten inerken düşüncelere dalmıştım ve onu dinlemiyordum. "Affedersin," dedim. "Ne diyordun?" Sabır dilercesine iç çekerken yanıma geldi ve kliniğin kapısını açmadan önce "Suzy ve Jennifer ölmüş." dedi. Şaşkınlıktan yüksek çıkan sesimle "Nasıl lan?" diye bağırdım. İçeri girip omuzlarını silkti. "Deucalion'ın söylediğine göre Jennifer Suzy'i öldürmüş. Alfalar da Suzy'nin intikamını almak için Jennifer'ı..." Küçük dilimi yutmuş gibi dururken Deaton göründü. Onu uzun zamandır görmüyordum. Hoseok ve Mingyu kliniğe gelirken onlara eşlik etmemiştim. Oysa Deaton'ı severdim. Bize gülümsedikten sonra "Ne haber çocuklar?" diye sordu. "İyi görünüyorsunuz."

"Sen bizden daha iyi görünüyorsun Deaton," dedim. Tezgaha dirseklerimi yaslayarak öne eğildim. "Bir yıl içinde kırk yaş yaşlanmış gibiyim." Deaton bu isyanıma gülerken elindeki bezi lavaboya bıraktı. Aklıma gelen şeyle "Doğru ya!" dedim. "Bugün Bayan Morrell'la tanıştım. Kardeşin olduğunu bilmiyordum." Yüzüne dertli bir ifade oturdu ve iç çekerek başını salladı. "Bazen yorucu olabiliyor. Size göz kulak olmak için danışman olarak okulda çalışacağını söyledi." Okulu bin kez yakma tehlikesi yaşamıştık, mantıklı bir hareketti. Sonra Hoseok'a bakarak konuşması için işaret ettim. Gözlerini devirip omuz silkerken o da bana işaret etti. Birbirimize bir şeyler işaret ederek ama ne demek istediğimizi asla anlamayarak birkaç dakika geçirdik. Deaton da bu gerzekliği yapmamıza müsade etti. Sonunda bana acımış olmalıki "Hoseok," dedi. "Artık söylemek istediğin her neyse konuşmaya başlasan iyi olur."

Rahat bir nefes vererek ellerimi ceplerime soktum ve kapıyı işaret ederken "Sizi yalnız bırakayım," dedim. Çıkmadan önce Deaton'a selam verdim. "Seni görmek güzeldi." Klinikten çıkıp Jeep'e bindiğimde Jongin aradı. Olduğum yerde kafamı cama vura vura ölmek istiyordum. Ne diyeceğini biliyordum. Telefonu açarak "Biliyorum," dedim. "Sakın söyleme. Yoongi değil mi?" Dolunaydan beri öfkesinde yadsınamayacak bir artış olmuştu. Jongin ve Ethan, Hoseok yokken Yoongi'ye bakıcılık yapıyordu. Ama onunla baş etmek imkânsızdı. Jongin neredeyse yalvarırcasına "Taehyung, yardım et," dedi. "Biraz önce sırf tişörtüne su sıçradı diye koca bir çeşmeyi sökmeye kalkıştı. Ethan'ı garaj kapısına fırlattı. Bir saattir onu düzeltmeye çalışıyorum."

El mahkum, "Geliyorum," dedim. O sırada telefona mesaj geldi. Sırıttım. "Destek de getiriyorum. Dayanın."

Jungkook'un nerede olduğumla ilgili mesajını gördükten sonra onu aradım ve benimle Yoongi'nin evinde buluşmasını söyledim. O terminatörle tek başıma mücadele edemezdim ama başka bir terminator bana yardım ederse üstesinden gelebilirdim. Kapıda onu beklerken Yoongi'ye "Son maçta dört sayı yapmışsın," dedim. "Tek başına bütün takımın işini yapıyorsun." Ellerini cebine sokmuştu, yüzünde hayatım boyunca gördüğüm en büyük somurtma vardı ve gözleriyle dehşet saçıyordu. "Lakrostaki yeteneğim eski okulumdan atılmamı engellemedi." Ona cevap vermek üzereydim ama Jungkook'un arabası araç yoluna girdi. Arabadan indiğinde Yoongi'yi işaret ettim. "Öğretmenlik yapmayı sevdiğini duydum. Bu ufaklığa sakinliğini koruması için ders verebilirsin."

Ufaklık lafını duyan Yoongi kükreyerek üzerime atladı. Ellerimle omuzlarından tutup onu yüzümden uzaklaştırmaya çalışırken "Ah hadi dostum!" diye inledim. Yüzümü geri çekmeye çalışırken boynum tutulmuştu. Jungkook gülerek Yoongi'yi ensesinden tuttu ve geri çekti. Yerde iki seksen uzanarak soluklanmaya çalıştım. Başımı kaldırıp Jungkook'a ve hızlı nefesler alıp veren Yoongi'ye baktım. Gülümsemesini hiç bozmayan Jungkook kaşlarını kaldırdı. "Durum hiç iç açıcı değil, haberin olsun." Bana elini uzattı ve ayağa kalkmam için kuvvetle çekti. Üzerimi silkelerken terminatöre ters bir bakış attım. İşimiz zordu.

𝐓𝐡𝐞𝐲 𝐂𝐚𝐧'𝐭 𝐓𝐚𝐤𝐞 𝐘𝐨𝐮 𝐅𝐫𝐨𝐦 𝐌𝐞Where stories live. Discover now