18. Bölüm

66 4 14
                                    

Yemeği yedikten sonra salona geçmiştik. Televizyonu açıp yanına yayıldım. Kedi gibi göğsüme kıvrıldığında sırıttım.

"Ne izleyelim?"dedim televizyonda gezinirken. O ise çenesini göğsüme yaslamış beni izliyordu.

"Hiç fark etmez."diye mırıldandı. Güzel bir çizgi film bulduktan sonra kumandayı bıraktım. Saçlarını okşamaya başladığımda gözlerini yumdu ve kıkırdadı. Çenesinden tutup başını kaldırdım ve kahverengi saçlarını geriye doğru ittirdim.

Ona doğru eğildiğimde nefes alışverişinin düzensizleştiğinde gülümseyerek dudaklarımızı birleştirdim.

Koltukta kıpırdanıp kucağıma çıktığında gülmemi engelleyemedim ve dudaklarımızı ayırmak zorunda kaldım. Gülerek kollarını boynuma doladı ve dudaklarıma minik minik öpücükler bırakmaya başladı. En sonunda ayrılmasını engelledim ve öpüşünü kısa kesmesine izin vermedim.

*****

Yürüyüş yapmak için aşağı indiğimde Poyraz'ın arabası hala orada duruyordu. Ona görünmeden tekrar içeri girecektim ki güvenlik beni yanına çağırdı.

"Şu çocuk bıraktı."diye elime kutuyu tutuşturan güvenlikle kaşlarımı çattım.

"İstemiyorum abi. Sen ye istersen." BEN. BAKIN BEN DİYORUM. PROFİTEROLÜ REDDEDİYORUM.

Bu gurur fazla ulan bana.

Adam anlık olarak bir şoka girdi. Haklı yani. Ben aşığım çünkü.

Poyraz'a değil. Profiterole.

"Çocuğa geri vereyim bari." Başımla onayladım. Yurda girmeden bahçeye döndüm ve bir banka oturdum. Saatler sonra sessize aldığım telefonumu ilk kez açıyordum.

27 cevapsız çağrı.

Poyraz: Mina in de bir konuşalım be.

Poyraz: Aramalarımı açmayı düşünüyor musun?

Poyraz: Ya köpekler sikseydi de yapmasaydım! NE YAPTIĞIMI BİLE BİLMİYORUM Kİ LAN!

Poyraz: Güzelim valla çok özür dilerim ya.

Poyraz: Lütfen konuşalım yapma böyle.

Poyraz: Yeterince sürünmedim mi sence? İn artık.

Poyraz: Buraya geleli tam 2 saat 13 dakika olmuş biliyor musun?

Poyraz: Daha fazla inmezsen birazdan Behlül'ün araba sahnesi gibi bir sahne olacak yeminle.

Poyraz: Çıldırmak üzereyim.

Poyraz: Ya çok özür dilerim bebeğim lütfen konuşalım ya. Konuşmadan nasıl halledeceğiz.

Poyraz: Profiterol aldım sana. Tatlı yiyelim tatlı konuşalım???

Poyraz: Off Mina. Allah benim belamı versin cidden.

Tam telefonu bırakmak üzere olduğum sırada yeni mesajlar gelmeye başlamıştı.

Oh sonunda gördün mesajlarımı.

Profiterolü neden almadın güzelim? Bir ağzın tatlanırdı.

Aklına profiterollü öpüşmemiz mi geldi yoksa? :)

Gözlerimi devirip WhatsApp'tan çıktığımda yeni bir mesaj geldi.

Poyraz: Tamam tamam şaka yapıyorum, gel hadi.

Mina: O yavşak gülücüğü sokarım sana.

Poyraz: Yavrum onun tam tersi olması gerekmiyor mu ya?

Şu an sırıttığına adım kadar emindim. Telefonu bıraktım ve ofladım. Keşke profiterolü alsaydım. Tek pişmanlık duyduğum konu buydu.

Poyraz: Profiterolü istediğini biliyorum. Naz yapma da gel arabaya. Beraber yeriz belki geçenki gibi.

Mina: Zıkkım ye. İstemiyorum profiterol falan.

Poyraz: Yurda girmediğini biliyorum. Rüzgar esiyor zaten, gel sıcacık arabada konuşalım.

Poyraz: Daha fazla yapma böyle.

Mina: İstediğim kadar yaparım. Eğer sinirlendiysen gidip Irmak'a saçlarını okşatabilirsin. Senin sinirin öyle geçiyordu, değil mi?

Mesajımı görse de bir süre bir şey yazmadı.

Poyraz: Hassiktir.

Mesajına görüldü attıktan sonra banktan kalktım. Arabasına son bir bakış atıp yurda girmiştim.

Mina: Daha fazla burada beklersen hocalardan birine haber vereceğim. Git.

Poyraz: Canımın içi, abartmıyor musun biraz?

Poyraz: Konuşmamıza izin versen açıklayacağım zaten.

Mina: Daha önce de dediğim gibi, sinirim geçmeden konuşmak istemiyorum. Evine git ve zıbar, pezevenk.

Poyraz: Ben biraz daha şansımı deneyeceğim.

Poyraz: Hem belki konuşsak sinirin geçecek bebeğim, nereden biliyorsun?

Zaten sinirimin geçeceğini bildiğim için yanına gitmek istemiyordum. Sadece görüldü attım ve telefonu kapatıp odaya girdim.

Güzelce uyumak istiyordum. Açelya şırfıntısı gelmeden uyusam iyiydi. Kesin çığlık ata ata bir şeyler anlatacaktı kaltak.

*****
Açelya'dan:

Boran beni yurdun önüne bıraktığında kapının önündeki arabayla duraksadık ikimiz de. Poyraz?

"Ne yapıyor lan bu burada?"dedi Boran şaşkınlıkla. Bilmiyorum anlamında omuz silktim.

"Mina'nın dersi bitince eve geçeceklerini söylemişti."dedi Boran ve Poyraz'ın arabasına doğru ilerledi. Ben de arkasından gittim.

Poyraz başını arkasına yaslamış boş boş önüne bakıyordu. Boran cama vurduğunda irkilerek camı açtı.

"Ne yapıyorsun oğlum sen burada?

"Anlatırım sonra." Gözlerimi kıstım. Ne yapmıştı Allah bilir... Boran'la vedalaştıktan sonra onları orada bırakıp içeri giriyordum ki güvenlik durdurdu.

"Kızım, şu çocuk bunları Mina'ya vermemi istedi. Başta denedim ama almadı. Sen al bari."diye elime bir kutu tutuşturdu. Anlaması zor değildi. Yine profiterol...

Ay bunlari baristircam ins canim isterse

profiterol Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin