56. Bölüm

34 4 6
                                    

"Eee Boran, Açelya doğuruyor."diye dan diye söylenir mi be kızım... Boran sevinç çığlıkları atarak işten çıkıp bize gelmiş ve Açelya'yla beni almıştı. O sırada Yağız'a bakması için annemi çağırmıştım neyse ki.

Beraber hastaneye giderken Açelya'nın ellerini tutuyordum.

"Açelya sakin ol. Kucağına aldığında nasıl mutlu ve huzurlu olacağını düşün." Derin derin nefesler alıp verirken daha sakin gibi gözüküyordu. Dolu gözleriyle bana baktı.

"Biz adına karar verdik Mina."

"Açelya bunu daha sonra konuşabiliriz."desem de ısrarla devam ediyordu.

"Adı Mine."dediğinde duraksadım. Dikiz aynasından Boran'a baktığımda Açelya'yı onayladı.

"Evet. Ben de sevdim zaten." Ölen kız kardeşimin adını koymuştu Açelya. Aslında kızım olsa ben koyacaktım ve bu isteğimden Açelya'ya bahsedip ağladığım olmuştu.

Tuttuğum elini öptüm.

"Teşekkür etme sakın gerizekalı bir tane çarparım bak." Kız doğururken bile ağzımın payını veriyordu ya yuh artık.

O kendi kendini sakinleştirirken benim gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Ölen kız kardeşimin yerine geçmişti Açelya. Resmen öyle olmuştu. Ve şimdi ölen kız kardeşimizin adını koyuyordu ona.

Hoşgeldin aramıza Mine.

******

Mine sağlıklı bir şekilde aramıza geleli 3 ay olmuştu herhalde. O sırada Ahu da kızını kucağına almıştı ve Ceren hamile kalmıştı. Cidden hayatımız renklenmişti 3-4 yılda; çıkan çıkana, evlenen evlenene, doğuran doğurana...

Yağız artık 8 aylık kocaman bir bebe olmuştu. Bunları söylerken bile gözlerimin dolmasını engelleyemiyorum.

Çocukları çok sevmeyen ben... Anne olmuştum. Ve hayattaki en değerlilerimden biriydi şu an oğlum.

Anneyi bırakın, teyze de olmuştum. Tabi sanırım aynı zamanda hala da olmuş oluyordum. Yelizlerin oğlu Selim, Açelyaların kızı Mine, Ahuların kızı Aslı... Ceren'in de kızı olursa Yağız'ın işi epey zordu gerçekten.

Bakalım oğlum hangisine yürüyecek... Zor karar açıkçası. Eminim hepsi anneleri gibi çıtır olur.

Yağız'ı uyutmaya çalışırken aklıma gelen bu düşüncelerin uçmasını sağlayan arkamdan sarılıp boynumu öpen Poyraz'dı.

Sessiz olmaya çalışarak kıkırdadım ve elimi karnıma sarılı olan kolunun üstüne koydum. Yağız bizim bu halimize gülerken biz de gülümsemeye başlamıştık. Poyraz çenesini omzuma yasladı.

"Çok heyecanlıyım Mina... İlk adımı, ilk söylediği kelime, ilk gittiği okul, ilk arkadaşı, ilk aşkı, ilk sevgilisi, ilk sınavı..." Bu haline gülümseyerek yanağını öptüm.

"Büyüyor işte... Oldukça yavaş da olsa." Poyraz gülerek yüzünü boynuma gömdüğünde Yağız'ı uyutmaya geri döndüm.

Bir yandan ninni mırıldanırken bir yandan da beşiğini sallıyordum. Onun ise hiç uykusu yok gibi gözüküyordu. Boncuk gözleri bana bakarken dudaklarında bir gülümseme vardı.

Öğlen uykusunu uyumazsa akşam çok huysuzlanacağını ve uyku düzeninin bozulacağını bildiğimden onun bu bakışlarına kanmadım.

Paşamız uyuyacaktı. Ben böyle emrediyorum.

*****

"Çocuğu da kendin gibi kokoş yapmışsın Açelya..."diye söylendim Açelya kucağında Mine'yle eve girerken.

"Ay sus be!" diyerek kucağımdaki Yağız'ı öptü ve salona geçti. Ben de söylenerek kapıyı kapatıp yanlarına geçtim.

Yine beraber toplandığımız bir gündü. Bir tek Kerim ve Ceren gelmemişti çünkü sanırım doktor kontrolleri vardı.

"Maşallah maşallah ne de yakışıklı..."diyerek Selim'e tütütü yapan Açelya'yla gözlerimi devirdim.

"Sen de bir anne oldun hemen ruhun yaşlanmış."diyerek düşüncelerimi kelimelere döktü Poyraz.

"Laf atma lan karıma!"diyerek Açelya'yı ve Mine'yi kollarının arasına aldı.

"Bir ara çocukları bırakıp bir dışarı çıkalım."dedi Giray. Ahu ve Açelya yüzünü buruştururken Yeliz de onaylamıştı.

"Evet, evet. Bu gidişle yakında altın günü yapmaya falan başlarız yoksa." Gülerek onayladım. Zaten Poyraz da bu anı bekliyordu,

"Valla karımı şu bebe dışında göremiyorum."diyerek Yağız'ı kucağımdan alıp yanağını öptü Poyraz.

"Bizimki daha küçük ama..."dedi Deniz dudak bükerken. Aynı zamanda da hayran gözlerle bir Ahu'ya bir Aslı'ya bakıyordu. Cidden o kadar belliydi ki Ahu'ya olan aşkı. Ve sanırım aramızda en çocukça belli eden de oydu.

"Bir şey olmaz ki. Biz Selim küçükken de çıkıyorduk dışarı. Bir biberona kendi sütünden dolduruverirsin olur biter. Zaten geç çıkarız, çocukların uyuma saatinde."dedi Yeliz oldukça rahat bir şekilde. 1 ay sonra Selim 1 yaşına basacağından artık ortamın abisi gibi yerde dolanıp duruyordu. Solucan kılıklı. Tabi sevgi sözcüğü anlamında.

Onu yerden alıp mıncırdım.

"Büyüdün mü lan sen?" Yüzünü buruşturarak inmek için tepinmeye başladığında ben de somurttum.

"İyi be, sevmeyiz bir daha."diye homurdanarak yere geri bıraktım Selim'i.

"Babbaa..."diye zorla konuşarak Giray'a doğru emekleyen Selim'le tekrardan gülümsemiştim. Bu artık bebelikten çıkıp veletliğe doğru gidiyordu sanırım.

Yaklaşık 15 dakikalık "münakaşa"nın ardından yarın akşam "çocuksuz" bir şekilde dışarı çıkmaya karar vermiştik. Bu konuda boynu bükük olan Ceren'di. Yavrum alkol alamıyor tabi...

Çok iyi bilirim herkes sarhoş olurken alkolsüz kokteylimle somurttuğum günleri...

******

"Yağız bebesini özledim sanırım."dedi Poyraz başını omzuma yaslarken. İkizler de orada olduğundan Yağız'ı kayınvalidemlere bırakmıştık.

"Umarım annen yorgunluktan bayılmamıştır."dediğimde kıkırdadı.

"Bayılmamıştır. Görmedin mi ne kadar sevindiğini?" Gülümsedim. Cidden çok sevinmişti Yağız o gece onlarda kalacak diye. Zaten Yağız da babaannesini ve dedesini çok sevdiğinden sorun çıkarmamıştı.

"Bir dahakine ablama bırakalım, sözü var." Başımla onayladım.

"Ama bu sefer bir yere çıkmayalım."diye fısıldadı kulağıma doğru. Gülerek omzumdaki başını öptüm.

"Vallahi çocuk ne zor işmiş ya..." Gülmem artarken onu kollarımım arasına alıp boğacak gibi sarıldım. Yalandan öksürdü.

"Yavaş aşkım boğuluyorum." Kaşlarımı çattım.

"İyi, git o zaman."dedim kollarımı ondan çekerken. Hep beraber barda otursak da herkes kendi halindeydi.

"Ben sana bakınca da boğuluyorum zaten."dedi başını omzumdan kaldırıp gözlerime bakarken.

"Bak kalbim nasıl hızlı atıyor, nefesim nasıl düzenden çıkıyor? Fark etmiyor musun?"dedi ve elimi tutup kalbinin üstüne koydu. Elimin altındaki hızlı çarpan kalple gülümsememi engelleyememiştim.

"Hep senin için böyle atacak bu kalp. Elimde değil."dedi ve dudaklarıma minik bir buse bıraktı.

"Hep atsın ama."diye mızmızlandım başımı göğsüne yaslarken. Saçlarımı öpmeden önce konuştu.

"Hep atar."

profiterol Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin