"Ya Poyraz n'olur..."diye bilmem kaçıncı kez yalvardığımda Poyraz sırıtıyordu.
"Göreceksin birazdan Mina." Yaklaşık 15 dakikadır yoldaydık ve sürekli beni oyalıyordu.
Sonunda arabayı park ettiğinde etrafıma bakındım. Güzel yatların olduğu iskele tarzı bir yere gelmiştik.
Arabadan indikten sonra elini bana uzattı.
"Gel bebeğim."diyerek yürürken ben de etrafıma bakına bakına peşinden gidiyordum.
Güzel bir yatın önünde durduğumuzda yatı inceledim.
"Çok güzelmiş."dedim. Tamam da neden önünde duruyorduk bunun.
Elimi bırakıp yata bindikten sonra yardım etmek için elini bana uzattı. Çok zor olmayan bir şekilde yata bindim.
Biraz ilerlediğimizde güzel bir masa, bir de termos görmüştüm. Gülümsedim.
"Çok güzel Poyraz."dedim kollarımı beline dolarken. Saçlarımı öptü.
"Senin kadar değil." Gülümsemem daha da büyüdü. Yat harekete geçtiğinde Poyraz'la oturduk. Masada daha çok kahvaltılık tarzda şeyler vardı.
"Bütün gün buradayız. Sıkılır mısın?"dedi keyifle bana bakarken. Başımı hevesle iki yana salladım.
"Burada sıkılmak mümkün mü?"dedim gülümseyerek. O da halinden memnun bir şekilde gülümsediğinde deri koltuk tarzı şeyde ona doğru kaydım.
"Güzel güzel kahvaltımızı edelim. Acıkırsan diye atıştırmalık şeyler ve akşam yemeği için de birkaç bir şey var."dedikten sonra sırıtarak bana döndü.
"10 top da profiterol var."dediğinde kıkırdadım.
"Senin olman yeterdi."
********
Hava kararmaya başladığından Poyraz sofraya yemekleri ve pembe şarabı çıkarmıştı. Benimse kalkmama bile izin vermiyordu.
Her şeyi yerleştirdikten sonra yanıma geri oturdu ve şarabı açıp ikimize de döktü.
Yemekten önce kadehlerimizi tokuşturduk.
"Şerefe."dedim sırıtarak.
"Mutluluğumuza."dedi o bana göre daha romantik bir gülümsemeyle.
15 dakika sonra 2. kadehlerimizi doldurmuştu, yemeklerimiz ise bitti sayılırdı.
"Tabakları toplayıp geliyorum. Yerinden kalkarsan konuşmam."dediğinde elimde kadehimle sırıttım.
"Emir büyük yerden..."
Gülümseyerek masayı topladıktan sonra yanıma geldi ve 3. kadehlerimizi doldurdu.
"Gel, çatı katına çıkalım." Onu onaylayıp elini tuttum. O önden, ben arkadan çatı katına çıktık.
Sarılarak denizi, şehir ışıklarını izlerken şaraplarımızı içiyorduk. En güzeli de beraberdik.
"Şimdi sana uzun bir konuşma yapacağım. Sıkılma lütfen." dedi ve kadehinde kalan az şarabı tekte içip bardağı bıraktı. Ben de onun yaptığını yaptığımda elimden kadehi alıp kendi kadehinin yanına bıraktı.
"Şu ana kadar birçok hatam oldu. Evet hepsinde ağzıma sıçtın ama her seferinde affettin beni."dedi sırıtarak. Hala manzarayı izliyordu.
"Bir bağımlı olarak Instagram'da gezinip sırayla hikayeleri izlerken karşıma birden bağıra bağıra ağlayan sarışın, güzel bir kızım videosu çıkmıştı." dedi ve başını öne eğerek güldü. Dediğine ben de güldüm.
"Nedense o kızın videosunu geçmek istemedim. Sonuna kadar da izledim." derken gülümsemesi silinmiyordu.
"Başta ne dediğini anlayamamış, ağladığı için üzülmüştüm. Sonra bir baktım, bu kız canı profiterol çektiği için ağlıyor." dedi ve bir kahkaha patlattı. Kendimi tutamayarak güldüm.
"Çok mu canı çekmiş?" Başıyla onayladı.
"Sanırım baya seviyor. Ben de o gün kaçmak istediğim bir ortamdaydım. Kaçıp o kızım yanına gitmek istemiştim. Ki öyle de yaptım. Kızın kaldığı yeri öğrendim, 5 top profiterol aldım ve resmen kapısına dayandım sayılır."
Gözlerimin dolduğunu hissediyordum. O gün o kadar etkilenmiştim ki ondan.
"Eminim kız seni görünce fenalaşmıştır." Dediğime karşılık güldü.
"Sanırım öyle. Kız biraz şoka girmiş gibi gözüküyordu." Sırıttım. Belli olmadığını sanmıştım oysaki.
"Kız o gece çok mutlu oldu biliyor musun? O gece tüm gün onu düşündüm. O kızın gülüşü, sesi, saçları, gözleri, burnu, vücudu, dudakları... Her şeyi gözümün önünde canlanıp duruyordu."
Gülümsesem de ağlıyordum. O sırada bana döndü.
"Lan neden ağlıyorsun?"diye romantikliği bozarak gözyaşlarımı sildiğinde gülmeye başlamıştım.
"Devam et sen. Bir şeyim yok." Gülümseyerek önüne geri döndü.
"O gün kendi kendime düşündüm. Onu mutlu etmek çok hoşuma gitmişti. Kendime söz verdim onu hep mutlu edeceğime. Başta arkadaş oluruz diye düşünmüştüm ama... Etkisine baya kapıldım."
"Kendime verdiğim sözü tutamadım. Onu çok üzdüm, sinirlendirdim-" Elimi koluna koyarak lafını kestim.
"Ama onların bin katı kadar da mutlu ettin." Buruk bir şekilde gülümsedi.
"1 buçuk sene önce falan... Onu yine üzmüştüm de Kerim'e ağlamıştı. O gün o kadar pişman oldum ki. O günden beri de üzmemeye çalıştım zaten."
"Üzmemişsindir."dedim gözyaşlarıma engel olamazken.
"Ağlama olur mu?"dedi ve tekrardan gözyaşlarımı sildi. Beni kendisine çekip sıkıca sarıldığında ağlamam şiddetlenmişti.
"Seni çok seviyorum."dedim hıçkırıklarımın arasında.
"Ben de seni çok seviyorum, civcivim."dedi ve saçlarımı öptü.
Benden ayrıldı ve elini cebine attı. Çıkardığı kutuyla tekrardan ağlamaya başlamıştım. Elleri titriyordu.
"Bana hayatının sonuna kadar katlanabilir misin?" Gözyaşlarımın arasında güldüm.
"Evlenme teklifi mi bu?" Gergince gülümsedi ve boğazını temizledi.
"Evlenir misin benimle?" Ağlamaya devam ederken bağırdım.
"Evet!" Onun da gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Kutudan yüzüğü çıkardı ve parmağıma taktı. İkimizin de elleri titrerken sıkıca boynuna sarıldım.
"Kafan kadar yüzük alacağım derken dalga geçiyorsun sanmıştım."dediğimde güldü.
"Beğendin mi? Beğenmediysen değiştirebiliriz." Yanaklarından tuttum.
"Bana ipten bir yüzük versen bile beğenirdim, Poyraz."dediğimde gülümseyerek dudaklarımızı birleştirdi.
Elleri belimi sarmıştı.
"İçeri geçelim."
![](https://img.wattpad.com/cover/313315831-288-k126263.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
profiterol
ChickLitBir kutuya bir çocuğa aşk dolu bakışlar atarken çocuk fileye doğru ilerledi. "Böyle kaçak şeylere bir daha bulaşmam haberin olsun. Afiyet olsun bu arada."dedi ve filenin o yırtık kısmından fırt diye dışarı fırladı.