35. Bölüm

53 5 20
                                    

gozlerim yasardi 35 olmjsz amk 70 gibi bitiririm herhalde ya

Hep beraber salonda otururken Açelya yaptığı kahveleri getiriyordu.

"Tuzlu mu, aşkım?"dedi Boran sırıtarak. Ceren sahte bir şekilde öğürdüğünde gülmemi engelleyememiştim.

"Acı biberli."dedi Açelya dalga geçerek. Kahveyi Boran'a uzattığında Boran daha da sırıttı.

"Fare zehri koysan yine içerim be." Açelya'nın yüzündeki salak gülümsemeye karşı ben de gülümsedim.

Herkes kahvelerini aldıktan sonra Boran kahvesinden büyük bir yudum almıştı ki öksürmeye başladı. Kıpkırmızı bir şekilde öksürürken Deniz dua falan ederek sırtına vuruyordu.

"Bismillah, bismillah. Allah'ım sen koru bu oğlanı." Sırtına daha da sert vurduğunda Boran ölecekmiş gibi öksürmeye devam etti ve Deniz'e bir tekme savurdu.

Ne olduğunu anlamadan Açelya'ya baktığımızda sırıtıyordu.

"Prova aşkım ya."dedi Açelya masum bir şekilde.

"H-harika."dedi Boran zor bir şekilde.

"Bana fazla geldi hayatım biraz."diye boğazını temizleyerek eklediğinde hepimiz gülmüştük. Açelya gülerek kahvesini aldı ve su getirdi.

"Ne vardı içinde?"dedi Kerim acıyan bakışlarla Boran'a bakarken.

"Hmmm."diye kısa bir süre düşündü Açelya.

"Toz biber, tuz, karabiber, kekik falan ya. Az koydum aslında." Boran tekrardan öksürmeye başladığında Açelya bir kahkaha patlattı ve dudaklarını hafifçe öptü.

"Aşkım dalga geçiyorum ya kekik yoktu."

"Sağ ol bebeğim, çok rahatladım."dedi Boran. Oturan bir domatese benziyordu şu an. Doma doma domates.

"Nerede ne okuyorsunuz?"dedi Ceren ilgiyle.

"Yani üniversiteye başlıyorum da o yüzden sordum."diye kendini açıkladı çekingen bir şekilde.

"Donumuzu sorsan sorgulamayız merak etme."dedi Yeliz kıkırdayarak.

"Sen yine de sorma."diye mırıldanan Deniz'e döndüğümüzde Ahu bir kahkaha patlattı.

"Tahmin ettiğim mi?"dediğinde Deniz dehşet içinde ona baktı.

"Neyi tahmin ediyorsun?"

"Noel babalı olan mı?"demesiyle herkes kopmuştu. Kimin neden Noel Babalı donu olurdu...

Sonunda konu kapandığında herkes Ceren'in sorusunu cevaplıyordu.

"Boğaziçi hukuk."dedi Açelya gururla. Kerim hayretle ona döndü.

"ODTÜ hukuk." Açelya sırıttı.

"Meslektaşım."dedi ve el sıkıştılar.

"Boğaziçi, mühendislik."dedi Poyraz da. bunun ne muhendisi olucagina karar veremedim onerisi olan?

"Boğaziçi, Fransız Dili ve Edebiyatı."dediğimde gülüştüler.

"Arkadaşlar benim de puanım hukuğa yetiyordu ama kafamı sikmek istemedim."diye sahte bir gülümsemeyle kendimi savunduğumda susmuşlardı.

"Boğaziçi mimarlık."dedi Boran daha yeni kendine gelirken. Kısaca herkes İstanbul'da bir şeyler yapıyordu. Tek Ankara Kerim'di.

"Sen ne okuyacaksın?"dedi Kerim ilgiyle. Ceren ona döndü.

"Galatasaray'da İngilizce öğretmenliği."dedi gülümseyerek.

"Helal be kardeşim! Dilci."dedim ve yumruk tokuşturduk.

"Ankara'da yalnız kaldım yine."diye ofladı Kerim.

"Kardeşim biz sana dedik ODTÜ'de kafanı ütüleme, gel İstanbul'a diye. Gerçi hala şansın var."dedi Giray. Aynı zamanda kolunu Yeliz'in omzuna atmış, bir tutam saçını parmağına doluyordu.

"Yok aga, sağ ol. İyiyim Ankara'mda."dedi Kerim sırıtarak.

"Manit mi var?"dedi Boran gülerek.

"Hayır hayır. İstanbul kafa şişiriyor bence."dedi omuz silkerek karşıladım.

"Alıştığında bir şey olmuyor sonuçta."

"Ama Ankara'ya da alıştım işte." Ceren tekrardan Kerim'e döndü.

"Üniversiteden sonra da orada mı kalmayı planlıyorsun?" Kriterlerine uymadı herhalde.

"Yok. Tek başıma napacağım orada? İstanbul'a gelirim. Zaten ailem de İstanbul'da. Bir tek yazın buradayız." Hepimiz öyleydik ki zaten.

"Yeni bir bar açılmış bu arada. Karaoke bar tarzı bir yer. Bu akşam bir inletsek mi ortalığı?"dedi Yeliz pis bir sırıtmayla. Aklıma Deniz'in mezuniyette zorla mikrofonu alıp Aşka Yürek Gerek söylediği an geldiğinde gülmeye başlamıştım. Sanki diğerleri de anlamış gibi güldü. Ancak olaya uzak olanlar; yani Poyraz, Açelya, Boran ve Ceren biraz tuhaf bakmışlardı.

"O videonu bulup Poyrazlara da izleteceğim Deniz."dedim sinsi bir gülümsemeyle.

"İzlet canım. Ben gurur duyuyorum kendimle. Yine olsa yine yaparım."dedi ve bir süre susup Ahu'ya döndü.

"Aşka yürek gerek anlasana. Her defa yanıyorum ama gitmeliyiiimm..."

"Deniz sus."

"Sustur yavrum."

******

Şu an müthiş planımızı gerçekleştiriyor, karaoke bara gidiyorduk. Cidden harika. Deniz'i sahneden indiremeyecektik ve iğrenç sesine maruz kalacaktık.

Bar yakın olduğu için yürüme kararı almış olsak da baya ölmüştük.

"Boran..."diye söylenerek Boran'ın koluna girip başını omzuna yasladı Açelya.

"He canım?"

"Beni kucağına alır mısın?"dediği gibi yalvarır gibi bakmaya başlayınca Boran itiraz etmeden Açelya'yı kucakladı.

"Aşko kuşko..."diye homurdandı Ahu.

"Cadalozum sen de böyle şeyler istesen de kedi gibi kucağıma alsam seni."dedi Deniz kolunu Ahu'nun boynuna dolarken. Öyle bir bakış atmıştı ki bunu yapacağı kesinleşmişti.

"Hayır Deniz."dedi Ahu net bir sesle. Fakat Deniz harekete geçmişti bile. Ahu kolundan kurtulup koşmaya başladığında resmen kovalamaca oynuyorlardı.

Kollarımı Poyraz'ın beline doladım.

"Yorulduysan martı tutalım şurada."dedi ve saçlarımı öptü.

"Hayır, yürüyüşü seviyorum." Gülümsedi ve çenemden tutup başımı kaldırdı. Tam dudaklarımız birleşecekti ki o klişe şey oldu.

Evet, telefonum çaldı.

Telefonu cebimden çıkarıp baktığımda Ekin yazısını görmemle kaşlarım çatılmıştı.

"Açelya?" Açelya başını Boran'ın göğsünden kaldırmadan göz ucuyla bana baktı.

"Efendim?"

"Ekin arıyor." Bu sefer başını kaldırıp çatık kaşlarıyla bana bakıyordu.

"Açsana."

Dediğini yapıp telefonu açtım.

"Alo?"

"Mina, sensin değil mi?"dedi Ekin endişeli bir sesle. Yürümeyi kestim.

"Yok. Mahmutum ben."diye dalga geçmiştim.

"Mina. Elis'e şey oldu."dedi gergin bir sesle. Ofladım.

"Ne oldu Ekin? Hızlı söylesene biraz."

"Elis bıçaklanmış. Hem de birkaç kere. Şu an hastanede, durumu biraz kritik. Sanırım İstanbul'da değilmişsiniz. Açelya'ya da ulaşamadım. Ama yine de haberiniz olsun istedim. Bence Elis de öyle isterdi."

profiterol Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin