ay valla sey istiyorum boyle 2000-3000 kelimelik bi bolum yaziyim diyorum ama baya uzun surer buyuk ihtimal
Evlenme teklifinin üzerinden 1 hafta geçmişti ve hep beraber toplanmıştık yine. Açelya yine sulu gözlükler yaptığından dolayı onu yalnız yakaladığımda fısıldadım.
"Kızım bana bak, hamile misin sen?" Açelya kaşlarını çattı.
"Saçmalama. Yakın zamanda ilişkiye girmedik ki. Ayrıca reglim falan gecikmedi hiç."derken bunları ciddi bir şekilde söylüyordu. Anlayışla başımı salladım.
"Ne o zaman bu halin?"dediğimde tekrar gözleri dolmuştu.
"Burada konuşamam Mina." Hızla ona sarıldım.
"Bu akşam bize gel." Başıyla onayladığında ayrıldık. Daha fazla dikkat çekmesek iyi olurdu.
Açelya'yla tekrar sohbete döndüğümüz gibi Yeliz üstüme atladı.
"Yüzüğünü göster şırfıntı." Bunun üstüne bir kahkaha patlattım.
"Nişanlı bir kadınsın, evleneceksin ve kullandığın kelimelere bak ya. Çocuğun olursa böyle şeyler öğretme."dedim sırıtarak.
"Hmmmm, bunu diyen kişi de beni yelloz diye kaydetmiş birisi."dediğinde kahkahayı bastım.
"Adına çok benziyor."dememle gözlerini devirdi.
"Valla mı aMinaaa?"diye espri yapan Deniz'e hayretle döndüm.
"Sen ölsen Yeliz'i savunmazsın."dediğimde Yeliz dışında birkaç kişi daha şaşırmıştı.
"Söylüyorum."dedi Yeliz, Deniz'den izin alır gibi. Ama hayır dese de söyleyecekti, bunu biliyorduk.
"Hayır ya Yeliz."dedi Deniz. Tahminimdeki gibi Yeliz gülerek söyledi.
"Kaç gündür gelin olacaksın diye ağlıyor."diye güldüğünde Deniz kafasına sertçe şaplatmıştı ve Yeliz kafası öne düşerken bir çığlık attı. Tam bir Derin ve Asya sahnesiydi cidden. Hatta daha bile iyiydi.
"Marul!"diye Deniz'e bağırmasıyla yan masadakiler bize garip bir bakış atmıştı. Bizim İstanbul beyefendisi Kerim konuştu.
"Pardon, arkadaşın hormonlar biraz tavan da."diye açıklama yaptığında gülüşmüştük. Yeliz'i hamile gibi göstermişti. Yeliz dudaklarını büzdü.
"O kadar şişko muyum ya Kerim? Kırıyorsun."
******
Açelya'yla eve geçtiğimizde annem ve babamla selamlaştıktan sonra odama girdik.
"Of Mina. Ne duruma düştüğümü bilsen..."dedi ve dolu gözleriyle yatağıma oturdu. Ben de hemen karşısında bağdaş kurdum.
"Ne oldu ki?"dedim endişeyle.
"Geçen gün Boran'ın annesi çağırdı."diye anlatmaya başlamıştı. Sahi o kadını hiç görmemiştim.
"Ben de mal gibi sevindim biliyor musun? Evet tanışmıştık ama öyle çok şey bir kadın değildi... Samimi. Yani en azından bana karşı değildi." Gözyaşları dökülmeye başladı.
"Çok şanslısın, Nilgün teyze çok tatlı bir kadın."dedi gözyaşlarının arasında gülümseyerek.
"Evet..."dedim. Gerçekten de öyle bir kadındı. İşe girdiğimde, evlenme teklifi olduğunda, hatta bazen öylesine oturduğumuz yemeklerde bile bana tatlı minik hediyeler verirdi. Özel günler dışında da arayıp konuşabildiğim, adeta ikinci bir anneydi benim için.
"İşte Boran'ın annesi, Nilgün teyzenin ablası, Merve teyze. Çağırdı beni. O kadar sevindim ki beraber vakit geçireceğiz diye. Boran'a söyledim ama onun haberi yoktu bundan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
profiterol
ChickLitBir kutuya bir çocuğa aşk dolu bakışlar atarken çocuk fileye doğru ilerledi. "Böyle kaçak şeylere bir daha bulaşmam haberin olsun. Afiyet olsun bu arada."dedi ve filenin o yırtık kısmından fırt diye dışarı fırladı.