Koltukta sakin bir şekilde oturmuş karnımı ovalarken Poyraz'ın 1.5 yaşındaki oğlumuzu uyutmasını bekliyordum. Çok sürmeden Poyraz gülümseyerek aşağı indi.
"Bir şey ister misin?" Başımı iki yana sallayarak kollarımı açtım. Büyümüş göbeğimden çok sarılamasa da yine de sarılıp dudaklarımı öptü.
"Kızımız nasıl?" Gülümsedim.
"İyi gibi gözüküyor." Yanıma yayılıp başını göğsüme yasladı ve elini karnıma koydu. Karnıma iyi gelecek şekilde ovaladığında saçlarını öptüm.
"Yağız'ın adını ben istemiştim ya Poyraz. Kızımızın adını da sen koy."dediğimde başını göğsümden kaldırıp bana baktı.
"Hayır. Senin istediğin ismi zaten ben de istiyorumdur." Başımı iki yana salladım.
"Böyle inatlaşırsan kızımız isimsiz kalacak." Kıkırdayarak dudaklarımı tekrardan öptü. Elleri saçlarıma çıkarken ayrıldı benden.
"O kadar tatlı bir anne oldun ki..."
"Böyle konuları hamileyken açmaman gerektiğini öğrenemedin mi?"dedim dolmaya başlayan gözlerimle. Gülümseyerek burnumu öptü ve uzaklaştı benden.
"Adı Miray olsun."dedi sırıtarak.
"Olur."diye hemen kabullendim. Salak herif bilerek benim adıma benzer seçmişti...
"Miray..."diye fısıldadı tişörtümü sıyırıp karnımı öperken. O sırada gelen patırtı anı bozmuştu.
Ne olduğunu anlayamadan merdivenlere baktığımızda inmeye çalışırken poposunun üstüne düşmüş ve düştüğü için de gülen Yağız'la karşılaştık. Evet çocuk daha 2 yaşına girmedi ve düşünce gülüyor. Psikopat.
Poyraz gülmeye başlarken endişeyle onu dürttüm.
"Alsana çocuğu kalakaldı öyle." Poyraz başını iki yana salladı.
"Bakalım pes mi edecek yoksa gelmek için çabalayacak mı..." Bu dediğine karşılık meraklı gözlerimi Yağız'a çevirdim.
Ayrıca bu çocuğun uyumuş olması gerekmiyor muydu?
Yağız gülmeyi kestikten sonra merdiven basamağında zor da olsa bir şekilde ayaklandı. Tutunduğu korkuluklardan destek alarak bir basamak indi. Bir basamak daha ve bir basamak daha... Böyle böyle merdivenin ortalarına gelmişti bile.
Bir süre sonra yorulmuş olmalı ki bekledi.
"Gel anneciğim."dedim kollarımı açıp gülümseyerek. Bana bakarak kıkırdadıktan sonra birkaç basamak daha indi. Fakat kendini tekrardan yerde bulmuştu. Bunun üstüne üçümüz de gülmüştük. Düşen insanlara (ki insan olmasına gerek yok hayvan da dahil) gülmemi durduramıyordum. Kendi bebeme bile gülebilirim yani, insanlık hali.
"Hadi Yağız, az kaldı civcivim."dedi Poyraz hevesle ona bakarken. Yağız bundan güç almış gibi ayaklandı ve birkaç basamak daha inip merdiveni bitirdi.
Koşarak bize geldiğinde onu kucakladık.
"Aferin bebeğim."dedim sarı saçlarını öperken.
Babasının kucağından biraz kayıp bana yaklaştı ve büyülenmiş gözleriyle karnıma bakmaya başlamıştı.
Miray'ı cidden çok seviyordu.
"Kaydeş..."diye mırıldandı ve başını karnıma yasladı. Dolan gözlerime zıt olarak gülerek başını öptüm.
"Miray babacığım."dedi Poyraz gülümseyerek onu izlerken.
"Mir- Mira."dedi zor da olsa.
"Miray."diye üstüne bastırarak tekrarladı Poyraz.
"Miyay."
*****
"Ay Boran cidden delirtiyorsun beni bazen!"dedi Açelya çatık kaşlarıyla söylenirken. Yemek için Yelizlerde toplanmıştık ve 2 yaşında herkese abilik taslayan Selim ortalarda
koşturup duruyordu."Anne su."diyerek masaya yaklaşan Selim'le Yeliz biberonunu ona uzattı.
"Yayız da su." Güzel çocuğuma Yayız diyor ya...
"Çıldırtma lan beni Yağız Yağız."diye homurdanarak suyu Yağız'a verdim. Masum bebeğim hiçbir şeyin farkında değildi.
"Düzgün konuş lan çocuğumla!"derken kaşlarını çatarak bana bakmıştı Yeliz.
"Kes-"
"Ya Boran ya!"diye bağırarak kalktı masadan Açelya. Başka bir şey demeden Mine'yi aldı ve ayaklanıp resmen fırlayarak salondan çıktı.
Fakat evden çıkamadan Boran'la beraber kalkmıştık.
"Siz rahat rahat konuşun, Mine'yi ver bana."dedim şişik karnımdan dolayı paytak paytak yürürken.
"Özür dilerim ama konuşmamız gerek Mina."diyerek Açelya'nın kucağından Mine'yi alıp benim kucağıma verdi Boran. Açelya'nın peşinden gitmeden önce de kızını öpmüştü.
Ah bu küçük esmer bombam babaannesi kılıklı olmazsa iyi. Junior Açelya.
Açelya:
"Gelme dedim sana, istemiyorum."diyerek kolumu kurtardım sarı çiyandan. Evet, sark çiyan dediğim herif benim kocam.
"Ya Açelya çocuklaşma da konuşalım."diyerek diğer kolumdan da tutup beni durdurdu ve tamamen kendisine çevirdi.
"Ben mi çocuklaşıyorum?"dedim kıstığım gözlerimle.
"Siktir git Boran. Artık annenle de annenin sana bulduğu o kaşarla da başarılar sana." Sertçe çekilerek kollarımı ondan kurtardım ve hızlı adımlarla siteden çıktım.
"Açelya bir dinle!" Parkın içinden ilerliyordum ki tekrardan yapıştı sülük.
"Ya bırak dedim sana am-"
"Bir dinle be kızım ya! Artık öyle pat diye gidebileceğin bir ilişkimiz yok farkındasın değil mi? Biz evleneli 1 yılı geçti Açelya haberin olsun. Mine'yi de unutuyorsun bence." diye uzun bir şekilde konuşarak lafımı kestiğinde ikimiz de susmuştuk.
"Ne anlatacaksan anlat."dedim boş olan banka geçerken. Gerçi park bomboştu ama olsun. Kabullenişimin ardından gülümseyerek yanıma oturdu.
"Annem öyle bir şey istedi evet. İrem'le yemeğe çıkmamı istedi. Ama bak sana mesajı açıp göstereyim."diyerek telefonunu çıkardı.
Ben de o sırada olayı bir özetleyeyim:
Canım kayınvalidem bir mesajla İrem ve Boran'ın yemeğe çıkacağını söylemişti. Hayır yani neden? Ve Boran da bunu benden gizlemişti.Telefonu karşıma koyduğunda kaşlarımı çatarak bakmadım telefona. İnadım inat.
Çenemden tutup telefona bakmamı sağladığında annesiyle olan konuşmasını okumuştum.
Evlendiğimi unutuyorsun anne. Yemeğe Açelya gelmezse gitmem.
Okumam bittikten sonra sohbetten çıkıp İrem'le olan sohbete girmişti.
Baş başa kalacağımızı sanıyordum Boran, karını da her yere peşinde mi sürüklüyorsun:)
Tam. Bir. Kaşar.
Karım olmadan bende gözü olanlarla buluşmuyorum beyaz peynir seni.
Yazdığı şey hafif bir gülümseme oluşturmuştu.
"Çok ani davranıyorsun bebeğim ya, sakinleş biraz."dedi ve beni kollarının arasına aldı.
"Sen de böyle şeyleri anında söyle bana, a-nın-da!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
profiterol
ChickLitBir kutuya bir çocuğa aşk dolu bakışlar atarken çocuk fileye doğru ilerledi. "Böyle kaçak şeylere bir daha bulaşmam haberin olsun. Afiyet olsun bu arada."dedi ve filenin o yırtık kısmından fırt diye dışarı fırladı.