"Sever mi, her kalp katilini?"
Ölüm değilmiş sonların en beteri. En sevdiğin yerden koşarak kaçmak, kurtulmak isteğiymiş. Vazgeçmekmiş yuvandan. Sıcak yatağından kalkmak, soğuk düşlere karışmakmış. Koştuğunu sandığın her adımın boşluğa varması, uzaklaştığını düşündükçe yakınlaşmak, kaçtığını sandıkta yakalanmakmış. Yakalamadıkça yitirmekmiş, kendini.
Kendini kaybeden birinin kazanacak hiçbir şeyi kalmaz derler. Kaybedebileceği en değerli şeyi kaybetmiş olur ve ne ıleriye ne de geriye adımlayamaz. Yerinde sayar diyorlar.
Benim ellerim kırıldı. Benim gözlerim kapandı. Benim aklım durdu, zihnim işlemez oldu. Benim bedenim hareket kabiliyetini yitirdi, düşünecek hiçbir fikrim, hissedecek bir kalbim, yanacak canım kalmadı. O hepsini almıştı, o her şeyi silip süpürmüştü. Neden sonuç ilişkisi kurmaktan da vazgeçmiştim, önemi yoktu. Neden beni seçtigini, neden böyle koyu bir nefrete sahip olduğunun önemi yoktu.
Onu bu hale getiren neydi bilmiyordum. Neyin bedelini ödüyordum, kime beslediği kinin sonucunu yaşıyordum emin değildim. Önceden olsa söylediğim yalanların, ona yaşatıklarımın yansıması sanardım ama durumun bundan çok uzak olduğu aşikardı. Yaptığım yanlışlar oldu, onu üzdüğüm günler... hiçbirinin ederi bu değildi ama olay yaşananlar da değildi. Bunu fark etmem zaman aldı zira ben aptal bir kız çocuğuydum. Saftım ve çocuksu düşlerim, hayal dünyama olan kör inancımla gözlerimin açılması zor olmuştu.
Asıl olan bir gerçek vardı ki o da olayların değil benim ederim bu kadardı. Bora'nin gözündeki değerim elinin altındaki pas pas olmaktan öteye gitmiyordu. Biliyorum.. kızıyorsunuz bana. Siz de kızıyorsunuz. "Yeni mi anladın be Ada" veya "Hele şükür be salak" dediğinizi duyar gibiyim... olsun. Ben bunca zamandır inatla onun beni sevdiğini savunmuştum. Aramızda bir aşk olduğunu ve yapısı gereği bu kadar öfkeli tavırlar sergilediğini iddia etmiştim. Kontrol edemediği bir hisle bana zarar verdiğini, her defasında da üzüntüden kavrulup, pişmanlıktan öldüğü konusunda emindim. Oysa şimdi..
Gözlerim açıldı. Zihnim çalışmaya başladı ancak bunun da ucu bana dokundu. Hissetmeyi unuttuğunu sandığım kalbim acıdan delinirken, canım en kızgın alevlerde pişti sanki. Beni kapattığı banyoya dolan duman beni zehirledi. Boguldugumu hissettiğim ilk an aklımdan geçen tek şeyse onun aldığı nefesti.
Ben en çok onun aldığı nefeste boğulmayı sevmiştim. O şimdi beni, sıcak buharla öldürüyordu. Beni öldürmeye bile değer görmüyor, rastgele bir banyoda sönüp gideyim istiyordu.
Karşıma dikilse, bir cellat gibi...öylece. Olduğu gibi.
Gözlerime baksa, bakarken hissettikleri ya da benim hissetmemi bekledikleri her neyse -ki ezici şeyler olduğuna bahse girerim- bana hiç konuşmadan ezberletse. Susarak öldürse beni. Kehribar rengi gözlerinden akan kurşun o daracık kabine dolsa ve benden kanlar akıtsa.
Bir kez olsun bana saplananlar cam parçaları değil gözlerin olsun, sevgilim.
Bir kez olsun kelimelerin değil, dudakların yazsaydı felaketimin satırlarını, olmaz mıydı? Susarak öldürseydi senin nefes kapın, benim cehennem arafım...
Hangi maktul, katilinin ellerini böylesine sevip benimseyebilirdi?
Hangi maktul, katilinin ellerini boğazına geçirip ölüme yürürken gülümseyebilirdi?
Yaşamayı becerememiş, sevgisizligi ezberlemiş bir kız çocuğu.. ona acımayın.
O bu hikâyenin kurbanıydı, o bu hikâyenin maktulu ve kimsesiziydi.
Bora Doğrusöz.
Beni kaynar suyun altına atıp, ben yanarken gülümseyecek kadar kalpsiz bir cellattı.
Bora Doğrusöz.
Ben ağlarken, beni susturup kollarında uyutan adamdı. Şefkatliydi ancak onun şefkati bile beni sızlatırdı.
Bora Doğrusöz.
Yaralı bir adamdı, beni sevdiği kadar bile kendini sevmezdi.
Acı bir adamdı, acıtan. Yaşattığı acıdan zevk alandı.
Sahip olduğum tek şeydi. Bana sahip çıkan tek kişiydi.
Oldukça ruhsuz ve hasta olduğunu kabullenmiştim. Benim kabullenemedigim şey zalimliğiydi. Bugün bu konuda şüphe ettiğim son gündü. İnsani hiçbir duygusunun kalmadığını görecek kadar yakından tanışmıştım onunla.
Ona boyun eğmek, ona teslim olmak eğer ki karşısına çıkıp biraz olsun onu eğlendirecek kapasiteye sahipseniz kaçınılmazdı. Zira ondan kaçmanın yolu yoktu ve o karşısında aşık olacağı bir kadın değil ezeceği bir kurban görmek istiyordu.
Senin sıcak bir yuva olduğunu sanarak geçirdiğim günler son buldu Bora.
Hiç olmadığını kabullenmek için bana bunu yapman gerekiyormus, bu durumda teşekkür etmeliyim. Beni ölüp gitmeden önce, bir de sen yaktığın için. Kaynar suyun altında bedenimden kanlar akarken bile durup akan kanda yüzen bedenimi izlediğin icin.
Çok konuştuğumu söyleyip, beni susturmaya çalıştığın onca zaman geldi aklıma... bir insan cayır cayır yanarken eskiyi düşünmeli mi, bilmiyorum ama benim her anım senden ibaret. Benim senden kaçışım yok Bora. Kurtuluşum yok.
Yine de bugün benim senden vazgeçtiğim gün. İyi dinle, tekrarı yok. Belki kalkıp gidecek bacaklarım, kaçıp kurtulmaya yarayan bir zihnim yok ama susarak terk edecek kadar yüreğim kaldı. Ben senin yanında gevezeleşiyordum belki ama sevgimdendi. Suskunluğun, vazgeçmek olduğunu, sessizliğin terk ediş olduğunu öğrendim. Bu yüzden yıldızlar aracılığı ile annemle konuşur, seni öfkeden delirtmek pahasına gevezelik ederdim çünkü konuşmak sevgiyse, sessizlik bir ceza olabilirdi. Benim bildiğim tek ceza şekli de bu zaten. Benim sana karşı koyabileceğim tek tavır bu. Sen sessizligimi nereye koyarsın bilmiyorum ama ben suskunluğumu kendime yara yaparak sana bırakıyorum.
Özür dilerim, yaşadığımı hak etmek zorundayım.
Bu yüzden seni hatırlıyorum.
Bu yüzden seni unutmuyorum.
Bu yüzden iyilestim, sen beni hasta et diye.
Bu yüzden susuyorum. Beni banyodan çıkarmaya gel diye.. eğer bilseydin, gelmezdin.
Eger bilseydin küçük kızın olmazdım.
Kızın olmayı çok sevdim Bora.
Geveze küçük kızı sevdiğin gibi, bu suskun kızı da bağrına basar mısın?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurban
RomanceKimsesiz bir kız çocuğuydu, cehennemi avuçlarında saklayan bir adamın toprağı bala çalan gözlerinde can verdi. Bu hikâye onun feryadı, aşkı ama en çok da çaresizliğine yazıldı.