Kuzey'in Nefesi 12

81 8 9
                                    

SELEN

İyicil ruhlar, iyeler kutlama yaparken, eğlenirken ve yahut evlenirken insanoğlunun gözleri öyle bir hadiseyi idrak edebilecek mertebeye sahip olmadığından bu şenliklerin hiçbirine şahit olamazmış. 

Lakin nedendir bilinmez, kulaklarımız gözlerimize nazaran birazcık daha bizden yana olduklarından mı, yoksa onların da bir şekilde mutluluklarına şahit olmamızı istediklerinden mi, ya da yasak olana meylimizden midir nedir, bazı zamanlar toy alayının sesi işitilirmiş. Uzaklardan gelip üstümüzden yel gibi geçen bir cümbüş deryası duyduğumuzda bilinir ki iyeler kutlama yapıyordur. 

Bu hadiseye verilen ad Selen'dir. Hatta ne zaman rüzgar ses taşıyarak esse "Bir selen oldu" diye tasvir edilir.

Bu sesin duyulduğu yerde, duyan kimsenin evlenecek kızı, oğlu varsa, üzerindeki kumaştan bir parça dahi olsa küçük bir hediye bırakmasının, kendi evlat everirken, Negül'ün rahmetini üzerine çekeceğine, çiftin birlikteliklerinin kutsanacağına inanılır.

"Önceliğin ailelere verilmesi oldukça olağan bir durum tabi.", dedi Wu Lei, çimen gözlü kadına. Daha önce de farkındaydı Alex'in gözlerinin yeşilinin. Ama bir şey olmuştu. Sürüye dahil olmakla, sırt sırta bir direğe bağlanma arasında bir yerlerde, bir süreliğine görmediğinden midir, nedir, bilemiyordu, o gözlerin tonunu saptayası, onları bir şekilde tanımlayası gelmişti genç kurdun.

"Tek kişisin Wu Lei! Sana bir çadır ayarlayabilmek bu kadar zor olmamalı! Büyük aileler halihazırda boş olan evlere yerleştirildiler. Birkaç tane de ev boşaltıldı onlar için. Sürüde aynı aileye mensup olanlar tekrar aynı eve girdiler. Küçük aileler de benim gibi iki-üç kişinin yaşadığı evlerdeki boş odalara yerleştiler. Yetmeyen yerde çadırlar da kurduk ama bir seni sığdıramıyoruz şua an hiçbir yere, öyle mi?"

Eh, düşünülmek güzel bir histi.

"Ben çayır çimenin içinde de yatarım.", dedi. Yatardı da. Ona koymazdı. Aslında çok samanlıkta yatmıştı. İki saman balyasını kısa kenarlarından yan yana koydu mu, yastık yorgan da aramazdı hani. Hem atların yanında, insanların yanında olduğundan daha rahat hissediyordu.

"Olmaz öyle şey! Benimle geliyorsun, kalk!", dedi ve adamın cevabını beklemeden ayaklandı.

Wu Lei'in çok fazla eşyası yoktu. Atın üstünden aldı iki yanı da dolu heybesini. Omzuna attı ve kadının peşi sıra yürümeye başladı.

Önce çardak ilişti gözüne. Pekala ahırdan daha güzeldi, kokmazdı hem. Ama gece muhtemelen serin olurdu.

"İki tane boş oda var. Hangisini beğenirsen yerleş.".

Anlık bir şaşkınlığın ardından takip etti adam Alex'i. Yine de kapının eşiğinden geçmeden önce duraksadı. Neden eve davet edileceğini düşünmemişti ki? O kadar da yabani değildi halbuki!

"Geçsene."

"Şey... Ben çardakta da uyuyabilirim."

"Çardakta uyumayı mı tercih edersin?"

"Tercih değil de... Ne bileyim, rahat mısın bir yabancıyı evine almakta?"

"Wu Lei...", diye bir nefes verdi Alex. "Sen yabancı değilsin. En azından bana "el" değilsin. En acı anımı anlattığım, en zayıf anımı görmüş biri olarak bana bu sürüde yeğenimden sonra en yakın kişi bile olabilirsin. Seni tanıdım, sana güvendim."

Gülümsedi sonra Alex. Kadın için alelade olan bu eylem, Wu Lei için neredeyse unutulmuş bir yeti gibiydi ve kadın için önemsiz bir jest iken, adamın kalbinde unutulmuş bir yerlerin hatırlanmasına sebep olmuştu.

Kızılkaya DestanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin