ÇITLIK
Yasav'ın Doğu'sunda yaygın olan bir inanışa göre, tıpkı kötü büyüler, habis ruhlar gibi, kötü düşünceler de insana zarar verebilirmiş. Birinin, başka bir zat hakkında aklından geçirdiği fesat ve kıskanç fikirler, dilinden dökülen melun kelamlar, adeta cisimleşir, bir kara büyü gibi ele geçirip hasta ediverirmiş o zatı.
Yağız bir bineğe, bol süt veren damızlığa da musallat olabilirmiş bu meret. Sonuçta insanoğlunun kıskançlığı baki imiş ve de sadece sahip olunan fazladan bir bardak süte bile zeval verebilirmiş.
Haset bakışların eşliğinde vuku bulan bu hin fikirlerin musallat olduğu insanlara ve hayvanlara "Gözleşmiş" derlermiş.
Kara bir illet söz konusu olduğundan mütevellit, devası da Kilre'den gelirmiş.
Ne vakit biri ya da bir hayvan gözleşse, hemen bir kara şamana danışılır, onun rehberliğinde savuşturulurmuş bu melun durum.
Lakin bu meretten saklanmak da mümkünmüş. Onun koruyuculuğu da Negül'den gelirmiş. Özel bir vakitte, özel bir ağaçtan kesilen dal ya da odun parçalarından oyulan, kimi zaman yuvarlak, bir boncuk şeklinde, kimi zaman ise, bir kolye ucu şeklinde vuku bulan nazarlıklarla korunmak mümkünmüş.
Eğer ki kişi, bir fesatın melun düşüncelerinin musallatına maruz kalmaktan bu çıtlıklar sayesinde kurtulduysa nazarlık çatlarmış.
İşte bu çatlama esnasında çıkarılan "çıt" sesine atfedilerek, zemheri gelip çattığında, meneviş ağacının bir çeşidinden kesilip oyulan bu nazarlıklara "Çıtlık" denmiş.
Tavanı seyrediyordu. Yatay bir şekilde ve muntazam dizilmiş ince ve ensiz tahta parçaları, gayet iyi birer marangozluk işiydi. Kızılkaya'da yaygın olarak kullanılan bir ağaç türü olduğundan, kızıl meşeden yapılma olduklarına kanaat getirmişti Gulf.
Aklını bu gereksiz bilgilerle meşgul ederken, nefesi de düzene girmişti. Az önce yaşadıkları o kısacık temasın etkilerinden kaçmayı, şimdilik, başarmış gözüküyordu. Kısacıktı ama tüm bedeni nasibini almıştı o tadımlık hazdan. Alfa'nın kendisini öpüşündeki vahşiliği anımsayınca yine bir hoş oldu içi. İlk defa maruz kalıyordu böylesine. Elbette temel arzuları deneyimlemiş ve cinsel dürtülerinin farkında bir gençti. Lakin daha önce kimse tarafından dokunulmamıştı. O bir korku öğesiydi geri kalan herkes için. Aşk, sevda şöyle dursun, birinin arzularının hedefi bile olmamıştı hiç. Nasıl ki ilk aşkı, ilk öpücüğü Mew'den gelmişti, bu içinde yanan ateş de öyleydi işte. Alfa her manada ilkleri yaşatıyordu ona.
Artık tavan da teselli etmez olduğunda onu, doğruldu yatakta. Ayaklarını yandan uzatıp oturdu. Gözlerini kapatıp geceyi dinledi. Sessizdi. Eh, Alfa'nın bu saatte gerçekten de odun kesmeye gideceğini elbette düşünmemişti. Sadece... Bilmiyordu işte. Manasızdı belki ama yine de yapmıştı. Hani bazen şaşkınlıktan karşınızdaki kişinin söylediği şeyden emin olmak için tekrar edilirdi ya aynı laflar, öyleydi bu da işte.
Odadan çıkıp merdivenlere yöneldi. Adımları sessizdi. Sun'ı uyandırmak istemiyordu.
En son basamağı da inip eskiden bir ayı postunun olduğu yere adımladı. Meftun büyüsünü anlatmak için yine aynı büyü ile büyülediği ölü hayvan derisi, adeta canlanıp Yeol'ün bacaklarına sarıldığı günden sonra, Alfa daha fazla evinde görmeye dayanamamıştı onu. Shin amcasına verip canı ne istiyorsa öyle yapmasını söylemiş, böylelikle de kurtulmuştu ondan. Hatırladığı bu küçük detay gülümsetti Omega'yı. Sağduyusunu kaybedebiliyordu bazen. Yaptığı veya söylediği şeylerin insanlar üzerindeki etkilerini düşünmeye lüzum görmeyişiydi belki de onları kendisinden uzak tutan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızılkaya Destanı
Fantasy"Kilre beline kadar inen saçlarını savurdu ve havada süzülen bir tel ufalanıp toprak oldu. Negül suyla kaplı dünyasının toprak olduğunu görünce kederinden ağladı, yağmur oldu. Yası o kadar uzun sürdü ki, nihayet durdurduğunda toprağın dörtte üçü suy...